Philipp Plein

Lüksü Yeniden Tanımlıyor

Philipp Plein, De Rigo ile yaptığı işbirliği sonucunda tasarımı, detayları ve yüksek kalitesi ile mücevherleri andıran lüks gözlükler sunarak dikkatleri çekiyor.

Alman moda tasarımcısı Philipp Plein tarafından kurulan lüks marka kendine özgü, yüksek kalitedeki ve eşsiz ürünleriyle dünya çapında büyük beğeni toplamaya devam ediyor. Philipp Plein De Rigo ile yaptığı işbirliğiyle gözlük modasında da iddialı olduğunu küresel anlamdaki hızlı yükselişiyle kanıtladı. Markanın Kurucusu ve Kreatif Direktörü Philipp Plein ile başarılı De Rigo ortaklığı, tasarımlarındaki ilham kaynakları, gözlük koleksiyonlarının özellikleri ve markasının gelecek hedefleri hakkında yaptığımız röportajı sunuyoruz.

Markanızı henüz 20 yaşındayken kurdunuz. Bu cesur girişim için sizi en çok ne motive etti? O dönemki hayallerinizin tümünü şu günden geriye dönüp baktığınızda gerçekleştirdiniz diyebilir miyiz?
Aslında her şeye yeni başladık diyebiliriz. Markayı genişletiyoruz ve iki yıl önce De Rigo ile birlikte gözlük işine başladık. Bu ortaklık büyük bir küresel başarı oldu. De Rigo ile yaptığımız bu ortaklıktan dolayı çok heyecanlıyız, çünkü bize markamızı daha önce sunulmadığımız yeni bir optik çerçeve ve güneş gözlüğü pazarına taşıma fırsatı verdi. Tahmin edebileceğiniz gibi yeni ürün kategorileri ile birçok yeni pazarda genişlemeye başladık. Örneğin, artık bizim için yeni olan saat işimiz, otel işimiz var ve bir sonraki adım, önümüzdeki yıldan itibaren Milano’da başlayacağımız restoranı açmak olacak ve evet, daha gerçekleştirmek istediğimiz birçok hayalimiz var.

Büyük başarılara imza atmış bir tasarımcısı olarak moda endüstrisi sizin için ne anlam ifade ediyor?
Moda asla durmayan bir şeydir. Moda her zaman çok hızlı hareket ediyor ve değişiyor. Moda sürekli değişiklikler yaşıyor. Biz kendimizi modaya adapte etmek için buradayız. Toplumumuz değişiyor, müşterilerimiz değişiyor ve moda da değişiyor. Yani modanın çok akıcı ve çok hızlı olduğunu düşünüyorum.

Birçok ürün grubuna koleksiyon hazırlıyorsunuz. İlham kaynaklarınız sürekli değişkenlik gösteriyor mu? Sizi tasarıma en çok ne teşvik ediyor?
Ben her zaman her yerden ilham alıyorum. Sadece ilhamın size gelmesini sağlamaya hazır olmanız gerekiyor. Pek çok insan ilham alabilmek için yabancı yerlere seyahat etmeleri gerektiğini düşünüyor ama bu doğru değil. İlham almaya hazır olduğunuzda ilham alırsınız ve her şeyden ilham alabilirsiniz. Bu güzel bir akşam yemeği ya da bir öğün olabilir, sadece sokakta yürümek de olabilir. Her yerde ilham bulabilirsiniz. İlham her yerdedir.

Diğer ürünlerinizle kıyasladığınızda gözlük tasarımı farklı niteliklere sahip olmayı gerektiriyor mu?
Evet, bu işte başarılı olmak istiyorsanız, öncelikle markanızı bir gözlüğe nasıl dönüştüreceğinizi öğrenmelisiniz. Gözlük tasarımı size çok fazla alan tanımaz. Eğer bir elbise ya da tişört tasarlarsanız, keşfetmek ve üzerine baskılarınızı ya da desenlerinizi koymak için çok fazla alanınız olur. Ama gözlüğe geldiğimizde özel bir üründen bahsediyoruz. Çok tanımlı ve çok hassas olmanız gerekiyor. Tabii ki tasarımın işlevi takip etmesi gerekiyor ve bu çok önemli. Giyilebilir bir ürün tasarlamak zorundayız. Çünkü çılgın bir elbise giyebilirsiniz ama bir şeyi doğrudan yüzünüze taktığınızda konfora, işlevselliğe sahip olmalı ve tasarlarken yüzde olacağı gerçeğini de asla unutmamalısınız. İnsanlar yüzleri söz konusu olduğunda çok titizdir. Bu yüzden gözlük tasarlamak gerçekten zor bir iş ama bence biz bunu çok iyi başardık. Çünkü piyasadaki diğer ürünlerin çoğundan kesinlikle farklı olan bir ürünümüz var, bu yüzden de öne çıkıyor.

Philipp Plein markasına ait bir gözlüğü, diğer gözlüklerden ayıran en temel özellikler nelerdir?
Farkı anlamak için sadece detaylara bakmanız dahi yeterli olacaktır. Örneğin logo her yerde küçük alanlarda yer alabiliyor. Şakağın iç kısımlarına bile küçük logolar yerleştirdiğimizi görebilirsiniz. Her şey ayrıntıda gizlidir ve bir Philipp Plein gözlüğü bir mücevher parçası gibidir. Hatta artık sadece bir gözlük değil, bir mücevher parçasıdır diyebiliriz. Bir Philipp Plein gözlüğün her detayına baktığınızda farklı özelliklerini bulabilirsiniz. Bu gerçekten özel bir şey ve tabii ki gözlüklerin kalitesi de olağanüstü. Çünkü ortağımız De Rigo ile birlikte, yani en iyinin en iyisiyle çalışıyoruz. Dünyanın en iyi tedarikçilerinden ve üreticilerinden biriyle ortağız.

Gözlük endüstrisine De Rigo ile yaptığınız işbirliği ile giriş yaptınız. De Rigo’yu seçmenizin nedenlerinden bahsedebilir misiniz?
De Rigo pazardaki dört büyük oyuncudan biridir. De Rigo, uzun yıllardan beri yaptıkları işte çok geleneksel ve başarılı olan bir aile şirketidir ve bu tamamen yaklaşımlarıyla ve ayrıca olağanüstü gözlükler tasarlamak için çok gerekli olan kalite ve kalite anlayışına sahip olmalarıyla ilgilidir. Çünkü güzel ürünler bulabilirsiniz ama kalite aynı değildir. Bu yüzden tüm bu özelliklere sahip bir firmaya gitmeye karar verdik ve De Rigo bunu kesinlikle yerine getiriyor. Biz tasarımı sunabiliriz ama sonra onu uygulamak için doğru insanlara sahip olmanız gerekir. De Rigo ile sahip olduğumuz şey bu. Şu anda kalite ve tasarım açısından bir Philipp Plein gözlüğünden daha iyi ve daha yüksek bir şey bulmak zor. De Rigo da vizyonumuzu anladı ve her şeye ek olarak fiyat konumlandırmasını en iyi şekilde uyguladı.

Yakın zamanda De Rigo ile Plein Sport markanıza ait gözlükler için de küresel bir lisans anlaşması imzaladınız. Plein Sport koleksiyonunu ne zaman piyasada görebileceğiz? Nasıl bir koleksiyon olacak?
Plein Sport çok ilginç bir proje, çünkü Philipp Plein Eyewear’dan tamamen farklı. Çok daha ticari bir yaklaşıma sahip ve çok daha geniş bir dağıtıma odaklanacak. Tasarım açısından daha demokratik. Spor bir marka ve konumlandırma açısından Oakley’e daha yakın olabilir. Koleksiyon bu yılın sonunda, gelecek yılın başında piyasaya çıkacak. Yani 2024’ün ilk çeyreğinde Plein Sport gözlük koleksiyonunu piyasaya süreceğiz ve bu bizim için çok heyecan verici. Çünkü Plein Sport markalaşma, logolar gibi özellikler açısından tamamen farklı bir proje, markanın Dna’sı kesinlikle farklı. Teknik olarak hafif çerçevelerimiz, spor çerçevelerimiz, koşmak için çerçevelerimiz, bisiklete binmek için çerçevelerimiz ve tabii ki günlük kullanım için çerçevelerimiz var. Ancak hepsine baktığımızda, işlevin en üstte olduğunu söylemeliyim.

Kasım 2023

Markus T

25. Yılını Kutluyor

Almanya’nın en önde gelen gözlük markalarından biri olan Markus T, yirmi beşinci yıldönümünü 100 Seasons ismini verdiği çarpıcı bir reklam kampanyası ile kutluyor.

Alman gözlük markası Markus T, gözlük ve teknik üstünlüğe sahip tasarım için olağanüstü bir tutkuyla hareket ediyor. ‘Titanyumun Ustası’ olarak bilinen bağımsız marka, kendi merkezinde geliştirdiği yeni teknolojilerle bu alandaki statükoyu sürekli olarak zorluyor. Yenilikçi marka, kazandığı kırktan fazla tasarım ödülünü bu sürekli ilerleme ve modernizasyon arayışına borçludur. Markanın Kurucusu ve Kreatif Direktörü Markus Temming, 1999 yılında titanyum çerçevelerinden oluşan ilk koleksiyonunu piyasaya sürdü. Titanyuma ek olarak, tasarımcı özel bir poliamid olan tescilli materyali TMi’yi kullanmaktadır. Birkaç yıl süren araştırma ve geliştirme çalışmalarının ardından TMi, gözlük üretiminde kullanılan plastik malzemeler arasında en hafif ama en güçlü poliamidlerden biri haline geldi. Titanyum ve TMi malzeme kombinasyonuna sahip Markus T çerçeveleri 3.7 gram ile mutlak hafifliktedir. Markus Temming, markasının yaratıcı vizyonu ve ürün geliştirme üzerinde tam kontrol sahibi olmaya devam ediyor. Boyama süreçleri veya patentli ve vidasız konektörler gibi ileriye dönük teknolojiler geliştirmenin yanı sıra, sürdürülebilir üretim ve mümkün olan en küçük ekolojik ayak izi, kendisinin ve ekibinin en temel misyonudur. Bu yıl yirmi beşinci yıldönümünü hem görsel hem de tasarım açısından çarpıcı olan 100 Seasons (100 Mevsim) isimli kampanya ile kutlayan Markus T’nin Kurucusu Markus Temming ile yapılan röportajı sunuyoruz.

Merhaba Markus. Öncelikle büyük bir ilgi gören 100 Seasons kampanyanız için sizi kutluyorum. Yirmi beşinci yıl dönümüzü bu kampanyayla kutlama nedeniniz nedir?
Tüm sektörlerde yirmi beşinci yıldönümünü gümüş yılı temsil ediyor olabilir ancak sadece gümüş yıl diyerek geçmek Markus T olarak bizim değerlerimizle çok fazla uyuşmuyordu. Bu sebeple yirmi beş yılda yirmi beş kez geçirdiğimiz ilkbahar, yaz, sonbahar ve kış mevsimlerinden ilham alarak yüz mevsime gönderme yapan 100 Seasons kampanyamızı beğenilere sunduk.

Kampanyanızın temel mesajı nedir ve bu mesajı kampanyanızda nasıl aktarıyorsunuz?
Kampanyamız 100 Seasons ile doğum günümüzü sadece tek bir günde değil, tüm 2023 yılı boyunca kutlamak en büyük isteğimizdi. Bu yirmi beş yıldır devam eden yolculukta çalışanlarımızın bizim için ne kadar değerli olduğu mesajını vermek amacıyla hareket ettik. Bu sebeple 100 Seasons kampanyasının çekimlerini kendi fabrikamızda bizimle uzun yıllardır beraber olan çalışanlarımızı model olarak kullanarak gerçekleştirdik. Neredeyse rötuş yapılmayan fotoğraflardan sekiz yüzü arasından en özgünleri seçtik. Kampanya görüntülerimiz yıl boyunca web sitemizde, sosyal medyada, ticari fuar stantlarımızda, PoS materyallerinde siyah-beyaz portreler olarak yer almaya devam edecek.

Dilerseniz şirketinizin yirmi beş yıllık tarihine hızla bir göz atalım. Sizce en büyük dönüm noktalarınız nelerdir?
Geçen zaman içerisinde gerçekten de birçok büyük dönüm noktasına ulaştığımızı söyleyebilirim. Öncellikle Markus T’in tarihindeki en önemli olaylardan biri tartışmasız 1998 yılında, bugün hala portföyümüzde bulunan bir koleksiyon olan Design Classic’in geliştirilmesiyle ‘doğması’ oldu. Koleksiyonlarımız, müşteri tabanımız, patentlerimiz, tasarım ödüllerimiz ve çalışan sayımız daha fazla alana ihtiyaç duyduğumuz noktaya kadar istikrarlı bir şekilde büyüdü. Bu da 2016’yı bir başka önemli dönüm noktası haline getiren Gütersloh-Isselhorst’taki cam fabrikasına taşındığımız zamana denk geliyor. Çok inişli çıkışlı ve duygu yüklü bir proje olan bu taşınma çoğu zaman yapılabilir olanın sınırlarını zorluyordu. Geriye dönüp baktığımızda çok heyecan verici bir dönemdi ve sonuçta gurur duyduğumuz bir şey ortaya çıktı.

Sizce hangi materyaller ve teknolojiler Markus T’yi daha iyi temsil ediyor?
Markus T olarak en yüksek kalitedeki titanyum ile kendi tescilli hafif plastiğimiz TMi’ye son derece güveniyoruz. Hammaddeden şekillendirme sürecine ve renklendirmeye kadar her iki malzemede de uzmanlığımızı kanıtladık. Tam istediğimiz gibi çalışana kadar üretim sürecindeki her adımı mükemmelleştiriyoruz. Örneğin 2014 yılında patentli titanyum renklendirme işlemi MSC’yi bu şekilde geliştirdik. Bu, yıllar sonra bizim ve müşterilerimiz için hala şaşırtıcı olan son derece karmaşık bir süreçtir. MSC, metalin üzerini koruyucu bir oksit katmanla kaplama işlemidir diyebiliriz.

Tasarımlarınızla da sektörde dikkat çekici bir etki yaratıyorsunuz. Peki bunu nasıl başarıyorsunuz?
Evet, bu doğru. İnsanların gözlüklerimizi görür görmez yani çerçeve üzerinde markayı gösteren bir etiket olmasa bile tanıyabilmelerini istiyoruz. Bu temel hedefe odaklanarak kendimize özgü oluşturduğumuz tasarım dilini kullanmaya özen gösteriyoruz. Açıkçası çerçevelerimiz kendi kendilerini kullanıcılara çok ideal bir şekilde gösteriyor. Ne mutlu ki çevremizden ve katıldığımız fuarlardan Markus T kullanıcılarının çoğu zaman birbirlerini tanıdıklarını duyuyoruz. Ayrıca dikkat çekmemizin bir sebebi olarak da teknolojiyi gizlemek yerine ön plana çıkarmak için aktif olarak çalışmamızı gösterebilirim.

Yeni 100 Seasons kampanyanız ile klasik Markus T tarzından biraz uzaklaştığınızı da görüyoruz. Markus T’de değişen şeyler nelerdir?
Yirmi beşinci yılımızda bilinçli olarak Markus T için tipik olanın dışında tasarımlar denemek istiyoruz. Örneğin, sosyal medya kampanyasının bir parçası olarak fuarlarda çekilişle sunduğumuz yıldönümü koleksiyonumuzu ele alalım. Daha önce de bahsettiğim gibi yıldönümü sloganımız için dört mevsimden ilham aldık. Koleksiyondaki yeni titanyum çerçeveleri özenle lazerle kesilmiş olarak görüyorsunuz. Koleksiyonda örneğin ilkbahar çerçevesi için çiçek detayları ekledik. Bu tür yaratıcı denemeleri yıl boyunca sürdüreceğiz ve önceden planlamadığımız spontane fikirlere de yer vereceğiz.

O halde marka kimliğinizi temelden yenilemiyorsunuz?
Hayır, yaptığımız ve yapacağımız bu yaratıcı denemelere yönelik yenilikçi yaklaşımımız kim olduğumuza sırtımızı döndüğümüz anlamına gelmiyor. Markus T’de her zaman yeni fikirlere vardır. Üstelik bu yıl bilerek ‘eğerler ve amalar’ kullanmamak amacıyla daha cesur ve daha deneysel olmayı seçtik. Yirmi beş yıllık deneyimimizle marka kimliğimizi değiştirmeden yeniliklere odaklanıyor oluşumuzun doğal olduğuna inanıyoruz. ‘Fazlalıkları azaltarak mükemmelliğe ulaşmak’ hala yol gösterici ilkelerimizin ilkini temsil ediyor. Biz Markus T olarak bir markanın yön değiştirirken bile Dna’sına uygun hareket etmesi gerektiğinin bilincindeyiz. Dna’mızın genleri üç temel özellikten oluşuyor: Sade. Güzel. Akıllı.

Markus T’nin halihazırdaki durumundan ve nereye doğru gittiğinden bahsedebilir misiniz?
Öncelikle her zaman değiştiğimizi bunun da Dna’mızın bir parçası olduğunu yeniden vurgulamak isteriz. Bu değişim her trendi körü körüne takip ettiğimiz anlamına gelmiyor. Aksine, optisyenlerin ihtiyaçlarına yanıt verdiğimiz anlamına geliyor. Bu tür bir esneklik ancak burada Almanya’daki Gütersloh-Isselhorst’ta kendi üretimimizi kendimiz yaptığımız için mümkün. Sonuç olarak, ürünlerimizin kalitesi üzerinde doğrudan kontrolümüz var.

Büyük beğeni kazanan Dot Mono koleksiyonunuzdaki favori modelleriniz ve bu modellerin özellikleri nelerdir?
Popüler Dot Mono koleksiyonumuzu gerçekten özel kılan şey, benzersiz menteşe teknolojisidir. Koleksiyondan öne çıkan üç modelimizden söz etmek isterim. Bu modeller Dot Mono koleksiyonunun bir parçası olmalarına rağmen aynı zamanda bir bakıma tek başlarına gibi de duruyorlar. Ön kısımların iki boyutlu tasarımının, sade profilleri içinde çok havalı olduğunu durduğunu düşünüyorum. O kadar havalı ki kendimde kullanıyorum. Pembe altın 24 karat PVD kaplamanın tonu tasarımı gerçekten öne çıkarıyor ve çerçevelere bir tür özel ve şık altın ışıltısı veriyor. Bu altın ışıltısı izlenimi şimdiden özlemeye başladığımız sıcak günlerden esinleniyor. Saten titanyum yüzeyin ince pembe altın rengi, normalde teknik olan Dot çerçevesine daha yumuşak bir karakter kazandırıyor ve yaz mevsimini çağrıştırıyor.

Bu yıl bizi başka hangi sürprizler bekliyor?
Doğrusunu isterseniz bu yıl kendinizi neyle şaşırtacaksınız diye de sorabilirsiniz. Çünkü bahsettiğim gibi bu yıl katı planlamalarımıza dayanmadığı için çok özel ve yenilikçi fikirlerimiz bize yol gösterecek. Spontane, yaratıcı ve esnek bir şekilde hareket ediyoruz. Güçlü yönlerimizin ne olduğunun bilinciyle yeni tasarımlarla kendimizden emin ve rahat bir şekilde ilerliyoruz. Bu sebeple bizler de sizin kadar heyecanlıyız.

Kaynak: Favrspecs

Ekim 2023

Ademur Optik

Ademur Optik

Kalite ve Konfor Vadediyor

“Silmo İstanbul’da bu yıl ilk kez markalarımızı sergileyecek olmamız bizim için heyecan kaynağıdır.”

Merhaba İlker Bey… Kendinizi okurlarımıza tanıtıp, optik sektörüne girmeye nasıl karar verdiğinizden bahsedebilir misiniz?
Optik sektörü sürekli kendini geliştiren, insan sağlığına odaklı ve yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir meslek olduğu için her gün aynı heyecan ile üzerine ne koyabilirim motivasyonuyla, 1999 yılından beri bu sektörde çalışmaya devam ediyorum. Sektörün önemli firmalarında toptan ve perakende bölümlerinde uzun yıllar emek verdikten sonra 2020 yılından itibaren de Ademur Optik çatısı altında, sektöre dair gelişim hedeflerimizi gerçekleştirmek için tüm donanımlarım ile yararlı olmaya çalışıyorum.

Firmanızı hangi amaç ve hedeflerle kurmaya karar verdiniz?
Ademur Optik 2012 yılında %100 yerli sermaye ile kurulmuş, optik sektörünün her alanında faaliyet göstermeyi hedefleyen, hızlı ve emin adımlarla büyüyen bir şirkettir. Bünyemizde kendi markamız Roysse ile birlikte distribütörlüğünü yaptığımız iki özel marka olan Original Vintage Sunglasses ve Nano Vista yer almaktadır. Ülkemizdeki seçkin optik mağazaları ile tüketiciye ulaştırılmaktadır.

Markalarınızdan, teknik özelliklerinden ve müşteri profilinizden bahsedebilir misiniz?
Ademur Optik olarak bu yıl ilk kez katılımcısı olacağımız Silmo İstanbul Optik Fuarı’nda Nano Vista ve Orginal Vintage Sunglases markalarının Türkiye distribütörü olarak ürünlerimizi tedarikçilerimiz ile buluşturuyoruz. Nano Vista, çocukların gözlüklere uyum sağlaması yerine gözlüklerin onlara uyum sağlamasını hedefleyen, kurallar koymadan, kırmaktan korkmadan çocukların gözlükleri ile rahatça yaşamalarını sağlayan doğa dostu bir markadır. Sürdürülebilirliği çok önem veriyoruz bu yüzden dünyanın en dayanıklı bebek/çocuk/genç (0/14 yaş) koleksiyonunu tedarikçilerimiz ile buluşturuyoruz. Tüm ürünler Siliflex materyalden üretilmiştir. Bu sebeple süper esnek ve kırılmaya karşı çok dayanıklıdır. Nano Glow serisi, karanlıkta parlayan kollara sahip olup çocuğunuzun gece kalktığında gözlüğünü kolaylıkla bulmasını sağlar ve gece düşük ışık koşullarında çocuğunuzun fark edilmesini sağlayarak güvenliğini artırır. Nano Clip On serilerinde, iki farklı bant seçeneği ile kullanılabilmektedir. Bu sayede çocuklar günlük tüm aktivitelerini tek bir gözlükle sürdürebilmektedirler. Clip on gözlüklerin güneş camları UV 400 korumalı Polarize flitreli + Blue Block flitreli tam korumalı camlara sahiptir. Original Vintage Sunglasses ise geçmişin ikonik tasarımlarının günümüze uyarladığı, sıra dışı modeller, benzersiz el yapımı işçilik ve birinci sınıf materyallerden üretilen orijinal İtalyan markasıdır. Tüm modeller için cam ve çerçeve kombinleri seçilerek sipariş oluşturulabilmektedir. Ürünler zengin aksesuar seçenekleri ile tamamen kişileştirilebilmektedir. Koleksiyonlar geçmiş ile bugünü bir araya getiren tasarımlar içermektedir.

Satış ve satış sonrası hizmetleriniz nelerdir?
Distribütörlüğünü yaptığımız tüm markalara, bayilerimizin Türkiye’nin her yerinden 7/24 ulaşılabilmesi, mağaza konforunda hızlı sipariş oluşturulabilmesi, yedek parça teminlerinin yapılabilmesi, cari hesaplarını kontrol edip istediklerinde güvenle ödeme yapabilecekleri b2b.ademuroptik.com online toptan satış sitemiz ile kesintisiz hizmet sunuyoruz. Ayrıca, Türkiye’deki optik mağazalarını bölge bölge ziyaret eden plasiyerlerimiz ile bayilerimiz ile birebir iletişim kurarak eksik ve ihtiyaçları yerinde tespit ederek hızlı geri dönüş sağlamaya önem veriyoruz.

Türkiye optik sektörünün bugünü ve geleceği ile ilgili yorumlarınız nelerdir?
Türkiye’de optik sektörü, geleceğe dair büyük fırsatlar ve parlak bir perspektif sunuyor. Yeni teknolojik gelişmeler, inovasyonlar ve çevrimiçi satış platformları, sektörün büyümesini hızlandırarak müşterilere daha iyi hizmet sunma kapasitesini artırıyor. Gelecekte optik sektörünün sürdürülebilirlik, kişiselleştirme ve sağlık odaklı inovasyonlara daha fazla önem vermesi bekleniyor.

Optik ve güneş gözlüklerinde 2023-2024 trendleriyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Optik ve güneş gözlüğü sektöründe 2023-2024 yıllarına yönelik belirgin trendlerin başında dijital mavi ışık koruma teknolojileri geliyor. Artan dijital cihaz kullanımı göz sağlığına olan hassasiyeti artırdığından, bu trend, gözlük lensleri ve güneş gözlükleri tasarımlarında daha fazla yer buluyor. Aynı zamanda sürdürülebilirlik ve geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanımı da artıyor.  Güneş gözlüğü modasında ise büyük ve renkli çerçeveler öne çıkıyor. Özellikle yaz aylarında canlı ve eğlenceli renklerdeki çerçeveler tercih ediliyor. Geometrik tasarımlar ve keskin hatlar da trend haline gelmiş durumda. Bununla birlikte, yüksek kalite ve dayanıklılık talepleri de artıyor. Optik ve güneş gözlükleri, uzun ömürlü malzemeler ve çerçevelerle donatılarak tüketicilerin bu beklentilerini karşılamayı hedefliyorlar. Son olarak, müşteriler artık optik ve güneş gözlüklerini sadece bir ihtiyaç olarak değil aynı zamanda birer aksesuar olarak görüyorlar. Gözlükler, kişisel stilin tamamlayıcısı olarak kabul ediliyor ve bu, farklı tasarım ve şekil seçenekleri sunan aksesuarların popülerliğini artırıyor. Özellikle retro ve vintage tarzlarından ilham alan güneş gözlükleri, geçmiş dönemlerin modasını modern yorumlarla sunarak dikkat çekiyor. Bu çeşitlilik, herkesin kendi tarzına uygun optik ve güneş gözlüğü bulabilmesini kolaylaştırıyor.

23-26 Kasım 2023 tarihlerinde düzenlenecek olan Silmo İstanbul Optik Fuarı’nın katılımcıları arasındasınız. Fuarlardan beklentileriniz nelerdir? Silmo İstanbul’un on yıllık sürecini nasıl değerlendirirsiniz?
Silmo İstanbul Optik Fuarı’na bu yıl ilk kez katılacak olmamız büyük bir heyecan kaynağıdır. Bu tür uluslararası fuarlar, sektördeki gelişmeleri takip etmek, yeni iş bağlantıları kurmak ve ürünlerimizi sergilemek için mükemmel fırsatlardır. Silmo İstanbul’un on yıllık süreci, optik sektöründeki gelişmeleri desteklemek ve bu alandaki paydaşları bir araya getirmek açısından büyük bir başarıdır. Bu tür etkinlikler, sektörün büyümesine katkı sağlamak ve yenilikçi çözümler sunmak için önemlidir.

Dijital yayın yapmaya başlayan dergimiz 4 your eyes ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
Dijitalleşme, günümüzde her sektörde olduğu gibi optik sektöründe de büyük bir önem arz etmektedir.  4 your eyes’ın bu yeniliği, sektörün dijitalleşme sürecine önemli bir katkı sağlayacaktır. Bu durum, optik sektörünün daha fazla kişiye ulaşabilmesi ve sektörde farkındalık yaratılması için önemli bir fırsattır.

Ekim 2023

Bebek Optik

Bebek Optik
Lüks ve Kalite Bir Arada

“Silmo İstanbul’un ev sahipliğinde yeni markaları ve ürünleri keşfetmenin yanında meslektaşlarımla buluşmaktan ve onlarla sektörün geleceğini tartışmaktan çok keyif alıyorum.”

Merhaba Burcu Hanım, öncelikle kendinizi biraz tanıtarak, optik sektörü ile yolunuzun nasıl kesiştiğinden bahsedebilir misiniz?
Ben 1978 doğumluyum ve 3 çocuk annesiyim. İş hayatına takı tasarımları yaparak başladım. Eşim 35 yıldır bu mesleği yapmakta. Başlarda eşimin yanına ziyarete giderek çok keyifli buldum kullanıcının yüzüne uygun güneş gözlüğü seçmeyi… Sonrasında ziyaretlerim sabah 9 akşam 7 mesaisine döndü. Yaklaşık 10 yıl eşimle birlikte çalıştım. Daha sonra bu mesleğin satış yapmak değil gözün insan hayatının en önemli uzvu olduğunun önemini daha net anladım ve her ince ayrıntısını öğrenmek istedim. 40 yaşında üniversite okudum. Optisyenlik diplomamı aldım. Mesleğimi doğru ve sağlıklı yapabilmem için okulda öğrendiğim tüm bilgi birikimimi mesleğimle birleştirdim. Doğru reçete okumak, nadir de olsa yanlış yazılan reçeteleri fark etmek aynı zamanda göz kusuru bulunan mağazama gelen kullanıcıların doğru yönlendirilebilmesini sağlamak mesleğimin en hassas noktasıdır.

Mağazanızı açmaya nasıl karar verdiniz? Kurulma aşamanızdan söz edebilir misiniz?
Mağazamız 4. yılında. Daha önce var olan bir mağazayı devir aldık. Ben bu mağazanın hem mesul müdürü hem işletmecisi olarak çalışmaktayım. Patronlarım Yağmur ve Sabri Sarıoğlu ailesidir. Bu mağazayı birlikte kurduk ve her sene yenilenerek devam ediyoruz.

Mağazanızda her gruptan ürün bulunduruyor musunuz?
Mağazamızda alt segment de var tabii ki ama üst grup ve tasarım butik markalar de bulunmaktadır ve her yıl müşterilerimin istekleri, güncel trend modeller ve noname tasarım ürünler mağazamızın bünyesine katılmaktadır. Bulunduğumuz lokasyondan da kaynaklı olarak ürün çeşitliliğimizin fazla olması müşterimizin taleplerini daha yüksek oranda karşılıyor bu da elbette satış oranlarındaki artışa yansıyor.

Mağazanızda en çok satışı yapılan optik ve güneş gözlüğü markaları nelerdir?
Trend olan her marka ve modelin satışı süreklidir. Genel olarak Bebek muhitinde de olmamdan dolayı üst grup satışı fazladır. Gucci, YSL, Mykita, Serengeti, Bottega Veneta optik ve güneşte en üst sırada yer alırken Rayban, Prada, Miu Miu arkasından gelmektedir.

Satışını yapacağınız optik ve güneş gözlüğü markalarını neleri göz önüne alarak seçiyorsunuz?
Benim mağazam İstanbul’un en prestijli ve en çok gezilen ve turistin olduğu, değişken insan profili olan Bebek’te yer alıyor. Bu yüzden oturumu sürekli olan Bebekli müşterimin ve dışarıdan gelecek olan müşterim için trendi takip eden güncel ürünleri tercih etmekteyim. Bir de buradaki kesim kimsede olmayan tasarım, farklı çizgisi olan ürünleri çok beğeniyor. O yüzden limited edition ürün seçimimiz de var. Mağazamıza gelen her müşteriye hitap edebiliyoruz. İnsanların zihinlerindeki “Bebek semti lüks, fiyatlar çok yüksektir” algısını ürün skalasındaki orantılı fiyatlarla değiştirmeyi başardığımıza inanıyorum.

Son yıllarda designer markalar oldukça rağbet görüyor. Size de müşterilerinizden bu yönde talep geliyor mu?
Bizim mağazamızda güncel yeni sezon trend ürünlerin yanı sıra tasarım ürünlere daha çok yer vermekteyiz. İnsanların tasarım bir ürünü taktığında aynaya bakınca kendini konforlu ve farklı hissettiğini görmek ve yüzündeki mutluluğu, aldığı ürünü herkeste görmeyeceğini bilmesi bizi butik markalara ve tasarım ürünlere yönlendiriyor.

Satış sonrası hizmetleriniz nelerdir?
Gözlüklerimiz camlarımız müşterinin isteğine bağlı olarak en iyi ve sağlıklı bir şekilde doğru ürünler garantili olarak mağazamızda satılır. Satış sonrası tamir ayar bakım ürünleri ücretsiz yapıyoruz. Ayrıcı müşteri başka bir optikten ürün aldıysa bile ücretsiz ayar tamir hizmeti veriyoruz. Aldığı ürün içine sinmediyse 15 güne kadar iade iptal etme hakkı sunuyoruz.

Mağazanızda yapılan değişiklikler ve kampanyalarla ilgili müşterilerinizi nasıl bilgilendiriyorsunuz?
Aktif bir Instagram hesabımız var. Ayrıca mağazamız indirimlerini sezona göre yapmıyor. Biz yaz sezonu başında ürünü etiket üzerinden satıp, sezon sonu indirime sokmuyoruz. Bunun müşterilerimize haksızlık olduğunu düşünüyoruz. Şöyle düşünün X bir markayı etiket fiyatıyla alıyorsunuz 3 ay sonra tekrar geliyorsunuz aldığınız ürün yarı fiyatına satışa sunulmuş. Bu durum müşteride üzüntü ve pişmanlık yaratıyor. O yüzden sezon sonunda maksimum yapabileceğimiz indirimi biz her zaman uyguluyoruz. Bu da bizi bölgemizde tercih edilen kılıyor. Bir de yılbaşından sonra web sitemiz hizmete başlayacak. İlk kullanıcıya özel ek indirimler, birkaç sezon önceden kalan ürünlerin maliyetine yakın satışı insanlara daha kolay ulaşmamızı sağlayacak.

Bir optik mağazanın vitrin düzeni ve iç tasarımını sizce satışlarda nasıl bir rol oynuyor? Siz bu unsurları hazırlarken nelere dikkat ettiniz?
Bir mağazanın vitrini o mağaza hakkındaki tüm izlenimi verir. Siz önce vitrine bakar beğenirseniz içeriye girersiniz. Her sektörde bu aynıdır. Vitrinini beğenmediğiniz, kaliteli bulmadığınız bir mağazanın içini merak edip girmezsiniz. Temiz, kolay seçilebilir, merak uyandıracak ve müşterinin içeri girmesini sağlayacak ürünleri vitrinde sergilerim. İç tasarımında her markanın ayrı bir yeri olduğu, aydınlık bir mağazamız var. Müşteri istediği marka ve modeli rahat seçebilmeliler. Hareket noktasında aynalarda kolayca denediğini görebilmek müşterinin rahatlığı ve zaman kazanması açısından önemli. Ayrıca stantların markaların altındaki çekmecelerde markaların devamı sergilendiği için o düzende seçilebilmesi kolay ve rahat oluyor.

Sektöre hizmet veren biri olarak ülkemizde gözlük kullanımı oranları ve bilinci hakkında neler düşünüyorsunuz? Gözlük kullanımının artırılması için neler yapılabilir ve kimlere görev düşüyor?
Yirmi yıldır bu sektörde hizmet veriyorum ve insanların eskisi kadar olmasa da hala bilinçsiz gözlük kullandığını görüyorum. Yakını okuyamayan biri hiç muayene olmadan annemin babamın gözlüğü ile okuyabiliyorum diyebiliyor. Ya da gözlükten sıkılan biri ezbere kontakt lens takmak istiyor ki bizim mağazamızda reçete olmadan asla kontakt lens satışı yapılmamaktadır. Ben bir optisyen olarak bunun dezavantajlarından müşterilerime gerekli bilgileri aktarıyorum. Bir de ucuz olduğu için giyim mağazalarından ya da pazardan alınan güneş gözlükleri var. Tabii ki bunların gözde bıraktığı hasarları sık sık Instagram hesabımızdan paylaşıyorum. Fark ettiğim bir şey var ki eski zamanlardaki yanlış gözlük kullanımı şimdilerde azaldı. Sanırım teknolojinin ilerlemesi ve sosyal medyanın doğru bilgi vermesi bu oranı çok düşürdü. Artık sadece moda olduğu için ya da daha güzel görünmek için değil, doğru zamanda doğru seçilen ürün ile konforlu görüş alma ve sağlıklı ürünü kullanma bilinci yaygın durumda. Sosyal medya bunun doğruluğunu ve sağlık açısından önemini vurgulamak için en doğru adres.

Yurtdışında yapılan uluslararası optik fuarlarını ve sektörel gelişmeleri takip ediyor musunuz?
Yurt dışındaki fuarlarda gelecek olan sezon için bilgi sahibi olmak çok önemli. Yakından takip etmekteyiz. En azından sezonda neler satacağımıza dair trendleri izleyebiliyoruz. Ayrıca sektör çok hızlı gelişmekte. Yeni çıkan camlar, kaplamalar, yeni trend markalar ve kontakt lenslerdeki gelişmeleri fuarlarda öğrenebiliyoruz.

Silmo İstanbul Optik Fuarı hakkındaki görüş ve değerlendirmeleriniz nelerdir?
Silmo İstanbul Optik Fuarı’nı yıllardır heyecanla takip ediyorum. Yeni sezon ürünlerin yeni gelen markaların yanı sıra meslektaşlarımla böyle bir alanda buluşmak, sohbet etmek, mesleğimizin gelişimini tartışmak ve bunu Silmo İstanbul’un ev sahipliğinde yapmaktan çok keyif allıyorum.

Dijital ortamda yayınlanmaya başlayan 4 your eyes ile ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Derginiz 4 your eyes, yıllardır mağazamızda keyifle okuduğum incelediğim ve bazen eksik kalan bir bilgiyi ilk öğrendiğim kaynaktır. Şimdi sosyal medya ve dijital ortamda olması daha kolay ulaşmamı sağlıyor. Sektörel yenilikleri sayenizde takip edebiliyor ve sayenizde yeni meslektaşlarımın ve mağazalarının bilgisine ulaşıyorum.

Ekim 2023

Face á Face

İfade Gücü

Tutkuyla hazırlanmış serileriyle tanınan Fransız designer markası Face á Face, tüm kodları yıkan ve ifade gücüne işlevsellikten daha büyük bir değer veren Memphis tarzından ilham alıyor.

Bağımsız gözlük markaları her zaman özel hikayeleriyle ilham verir. Çünkü genellikle şirketler biraz daha küçüktür ve kurucuları hala aktif olarak yönetim kurulundadır. Fransız markası Face á Face için de durum böyledir. Kurucuları Pascal Jaulent ve Nadine Roth, 90’lı yıllarda önceden tanımlanmış bir kalıbı takip etmek zorunda olmayan modern ve yaratıcı bir şirket kurmak istediler. Ürün yelpazesine bakıldığında hemen anlaşılan bu özel konumlandırma tesadüf değildir. Nitekim, Fransız designer markanın arkasındaki yaratıcı beyin olan tasarımcı Pascal Jaulent’in kendine özgü bir yaşam anlayışı var. Bunun sonucunda ise ortaya çıkan hayata dair özel bakış açıları, marka üzerinde güçlü bir etkiye sahip. Pascal Jaulent her zaman sosyal konulara veya etnolojiye büyük ilgi duymuş ve aslında bir şehir planlamacısı olmak istemiş. Bu sayede tasarımlarını, mimari ve sanat temaları ile birleştirerek hazırlıyor. Face á Face kendisini şık, Fransız ve renkli bir üst düzey marka olarak tanımlıyor. Face á Face’in çerçevelerinin kendi tasarım stüdyosunda geliştirilmesi de tam da bu sebeple rastlantısal değil. Tasarımlar, hacimleri, şekilleri, malzemeleri ve dokuları sürekli olarak yeniden yorumlayan küçük, ince mimari parçaları andırıyorlar. Face á Face’i tanımlayan tasarım dili bir kez anlaşıldığında Fransız şirketinin gözlükleri kolayca ayırt edilebilir hale geliyor. Zaten büyük bir designer markayı gerçek anlamda tanımlayan da büyük boy süslü logolar yerine kendisine özgü tasarım dili değil midir? Face á Face, uzun zamandır tutkuyla ve özenle tasarlanmış koleksiyonlarıyla tanınan birinci sınıf bir Fransız designer markası olarak, yeni koleksiyonlarında kendisine özgü bu tutumunu sergileyerek adeta somut bir motto’ya dönüşüyor. Renklerin ve heykelsi şekillerin birlikteliği ve birbirlerine bağlılığı Memphis tarzında yapılıyor. Parisli tasarımcılar, zamanın minimalizmini ters yüz eden 80’lerin radikal sanat akımından ilham alıyor. Face á Face Tasarım Laboratuvarı’ndan Marianne Dèzes ile Memphis tarzının markanın modelleri üzerinde nasıl bir etkisi olduğu hakkında yapılan röportajı sunuyoruz.

Merhaba Marianne, Memphis tarzına olan sevginiz nereden geliyor?
İtalyan erkek arkadaşımın babası, eskiden Memphis başyapıtlarıyla dolu muazzam bir İtalyan villasında yaşıyordu. Paris’teki Beaubourg Müzesi’nde “Memphis” sergisini gördüğümüzde Memphis’in köklerini ve büyüleyici “güzel-çirkin” atmosferini yeniden keşfettik.

Bu sanat akımının temel ayırt edici özellikleri nelerdir?
Minimalizm ve modern estetiğe takıntılı zamanın tasarım anlayışına karşı maksimalist bir duruştur Memphis. Pop Art akımının renk paleti, Art Deco’nun geometrik figürleri ve 1950’lerin kitsch olgusunun alışılmadık estetikleri bu harekete ilham vermiştir. Memphis, o zamanların rasyonel-minimalist diktatörlüğüne tepki olarak bir desen şoku yaratır diyebiliriz. Uyumsuzudur, tüm kodları yıkar ve ifade gücüne işlevsellikten çok daha büyük bir değer verir.

Memphis tarzı, “biçim işlevi takip eder” ya da “az çoktur” anlayışına karşı bir tasarımdır. Zaten tasarım yöneliminizle her zaman bu tarza çok yakın değil miydiniz?
Öyle denebilir, ancak tüm tasarımcılar gibi bizim de bazı “beğeniye yönelik kurallarımız” vardı, örneğin güçlü desenleri birbirleriyle karıştırmamak gibi. Ancak Memphis tarzı bizi kendi kurallarımızı yıkmak için yeni yollar denemeye itti.

Memphis hareketinin kurucusu Ettore Sottsass bir keresinde “tasarım, rasyonel süreçlerin bittiği ve sihrin başladığı yerde başlar” demişti. Bu tutum gözlük tasarımınız için de geçerli mi?
Tasarımlarımızı doğrulamanın bir yolu olarak bu duyguyu çok arıyoruz. Bir şeyi ilk görüşte beğendiğinizde ve nedenini açıklayamadığınızda, güçlü bir estetik duyguyla karşı karşıya olduğunuzdan emin olabilirsiniz ki, bu çok heyecan verici bir andır.

Yeni koleksiyonlarda hangi renk paletlerini bulacağız?
Yeni mor ve yeşil kombinasyonları, canlı renklerle siyah ve beyaz desenler, 80’ler ve 70’lerin renklerinin bir karışımı ve cesur büyük kontrastlar üzerinde çalışmaktan keyif aldık. Beğeneceğinizi umuyoruz.

Yeni koleksiyonlarda belirli bir malzemeye odaklandınız mı?
Pek değil. Daha çok bir şeyleri yeniden bir araya getirme, yeni kontrastları keşfetme ve aynı zamanda füme asetatlarla ördek yeşili, derin mor gölgelendirme ve yanık turuncular gibi yeni tonlar üzerinde çalıştık. Aslına bakarsınız 70’lerin renklerini yaydığımızı söyleyebiliriz.

Yeni koleksiyonlarınızla irrasyonel ve alışılmamış olana hitap ediyorsunuz. Sizin için özel olan tasarımlarınız hangileridir?
Calder modelinde gözlerin etrafında dolaşan titanyum hacimli bir spiral var. Bu konsept büyük bir özgürlük hissi veriyor ve çerçeve tek bir hareketle yapılmış gibi görünüyor. Ancak arkasındaki büyük teknik gelişme fark edilmiyor. Bu sebeple Calder benim için özel. Ayrıca İtalyanca’da “Oyun” anlamına gelen Gioco isimli model Memphis’in temel şekil ve renklerinin eğlenceli ruhunu çağrıştırdığından favorilerim arasında yer alıyor. Novva isimli güneş gözlüğü de heykeller, kontrastlar ve zengin şeffaflıklarla sofistike ve cesur bir görünüme sahip.

Memphis’in tasarımlarınız üzerindeki etkisini nasıl özetlersiniz?
Memphis’in “Temel oyunlar” teması bize kesinlikle ilham verdi. “Naif Çocukluk” ile “Uzman Bilgisi” arasında bir şeyler arıyorduk ve bu noktada aradığımızı Memphis tarzında bulduk.

Kaynak: Favrspecs

Eylül 2023

Dita Optik Lens

Dita Optik Lens
Gözlük Tutkusu

Silmo İstanbul birçok markayı ve ürünü bir arada görmek için ideal bir fırsat sunuyor. Ayrıca meslektaşlarımızla yeniden karşılaşma ve sohbet etme şansı tanıyor.

Merhaba Tarık Bey. Öncelikle kendinizi biraz tanıtarak, optik sektörü ile yolunuzun nasıl kesiştiğinden bahsedebilir misiniz?
Merhaba, 1980 İstanbul doğumluyum. 2006 yılında Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Optisyenlik bölümünden mezun olarak gözlükçülük ruhsatını almış oldum. Mesleğe başlamama ve bu mesleğe merak duymama dayım İbrahim İnanç vesile olmuştur. Kendisi Türkiye’nin ilk gözlük kılıfı üreticisidir. Okul tatillerinde gözlük kılıfı yapımını, aşamalarını ilk kez onun sayesinde görmüş oldum. Yapılan gözlük kılıflarını gözlük mağazalarına teslim ederken de farklı optik mağazalarını tanıma şansım olmuştu. Dolayısıyla 1995 yılının yaz tatilinde Nişantaşı’nda bulunan Karizma Optik ve Saat mağazasında işe girmek istedim. Bu mağaza hem optik hem saat satışı yapsa da benim ilgimi optik yönü daha fazla çekti. Mesleğe bu ilk resmi adımın özgüven ve deneyim kazanma açısından bana büyük katkı sağladığını düşünüyorum.

Mağazanızı açmaya nasıl karar verdiniz? Kaç tane mağazanız var? Mağazanızı hangi vizyon ve hedeflerle açtığınızdan bahsedebilir misiniz?
Benden önce optik sektörüne giriş yapan kardeşlerim ile birlikte ilk mağazamızı 2000 yılında açtık. Bu mağazayı 2002 yılında açtığımız iki şube ile genişlettik. Ancak 2004 yılına gelindiğinde bir dönüm noktasına gelerek kardeşler olarak ticari yollarımızı ayırdık. İstanbul’un tarihi Galata semtinde bulunan köklü bir optik mağazasını aynı yıl devraldım ve bugünkü mağazamız Dita Optik’in temellerini atmış oldum. Sonrasında Dita Gözlük Aşkı isimli ikinci şubemizi açtım. İkinci şubeyi bu yıl açtığımız Dita Optik Pera isimli mağaza takip etti. Mağazalarımız İstanbul’un tarihi ve birbirine yakın semtlerinde olsa da ayrı konseptlerde oldukları için şubelerimize farklı isimler vermeyi istedik. Mağazalarımızı kendisi de optisyen olan eşim Dilek Taşgın ile açarken temel misyonumuz müşterilerimiz için en doğru ve en uygun ürünleri satıştaki etik kurallardan ödün vermeden sunabilmekti. Bu hedefimiz ile kaliteli ürünleri, kaliteli camları kullanıcılarıyla buluşturmaya devam ediyoruz.

Yeni açtığınız mağaza lokasyon olarak turistlerin sıkça uğradığı bir yer. Turistlere hizmet vermenin avantaj ve dezavantajlarından söz eder misiniz?
Yeni açtığımız mağazamız yerli ve yabancı turistin yoğun olduğu bir lokasyonda yer alıyor. Ancak yerli veya yabancı ayırt etmeksizin bütün müşterilerimizin bizim için çok değerli olduğunu burada belirtmek isterim. Mağazalarımızda dünyanın her yerinden insanlarla tanışma ve alışveriş yapma şansı buluyoruz.

Mağazanızda her gruptan ürün bulunduruyor musunuz? Satışını yapacağınız optik ve güneş gözlüğü markalarını neleri göz önüne alarak seçiyorsunuz?
Mağazamızda her gruptan ürün bulunduruyoruz. Özellikle optik servisinde müşterilerimizin, acele etmeden seçenekleri görerek bizlerden doğru bilgiyi alarak karar vermesini onlara tavsiye ediyoruz. Mağazamıza ürün seçerken bizler de seçici oluyoruz. Kaliteli, düzgün ve uzun ömürlü ürünleri seçmeye çalışıyoruz. Gözlük satışı yaptığımız zaman sadece gözlük satmış olmuyoruz, önemli de bir aksesuar satmış oluyoruz. Doğru seçenekleri gösterdiğimiz de müşterilerimizin mutlu olması bizleri daha da mutlu ediyor.

Mağazanızda en çok satışı yapılan optik ve güneş gözlüğü markaları nelerdir?
Mağazamızda Doğan Optik, Atölye Optik, Safilo, Derigo, Luxottica, Ata Optik, Elite Optik ve birçok distribütörün ürünlerini müşterilerimiz ile buluşturuyoruz. Müşterilerimiz sayısız marka ve modele mağazamızdan ulaşabilirler.

Son yıllarda designer markalar oldukça rağbet görüyor. Size de müşterilerinizden bu yönde talep geliyor mu?
Hizmet vermekte olduğumuz mağazalarımız müzelerin, tarihi sarayların ve mimari eserlerin, sanatın öne çıktığı ve sanat etkinliklerinin düzenlendiği noktalarda yer alması ürün seçimlerimizde yönlendirici oluyor. Müşterilerimizin birçoğu ne alacağını bilen, marka ve model bilgileriyle gelen kişilerden oluşuyor. Son zamanlarda desinger markalara doğru bir yönelim olduğunu gözlemliyoruz. Buna dayanarak designer markalara da mağazalarımızda yer veriyoruz.

Mağazanızda yapılan değişiklikler ve kampanyalarla ilgili müşterilerinizi nasıl bilgilendiriyorsunuz?
Günümüzde insanlar mağazanız hakkındaki bilgilere internet üzerinden ve sosyal medya ortamlardan ulaşmayı tercih ediyor. Bu mecralarda reklam ve doğru anlatımın önemli olduğu düşünüyor ve bu konuya önem veriyoruz. Kullandığımız optik program ve sms ile de dönem dönem müşterilerimize bilgilendirme yapıyoruz.

Perakendecilerden biri olarak meslektaşlarınızla aranızdaki fiyat rekabeti hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Müşterilerinize değer verip, onlara düzgün bir anlatım ile doğru ürünü bulduğunuz zaman müşteriniz başka yerlerin arayışına girmez. Gözlük işi güven işi. İnsanlar size güvenmeli. Bunu duruşunuzla, anlatımınızla, mağazanızın atmosferi ile müşteri yakalayabilir. Ben kendi mağazamı hep daha iyi nasıl yapabilirim sorusu ile meşgul oluyorum. Yakınımda bulunan mağazaların fiyat politikasını takip etmiyorum. İşinizi doğru yaptığınız zaman, insanlar başka yer arayışına girmiyorlar.

Sektöre hizmet veren biri olarak ülkemizde gözlük kullanımı oranları ve bilinci hakkında neler düşünüyorsunuz? Gözlük kullanımının artırılması için neler yapılabilir ve kimlere görev düşüyor?
Gelişen teknoloji ile göz ameliyatları artış göstermiş durumda olmasına rağmen numaralı gözlük kullanımının ne olursa olsun devam edeceği düşüncesindeyim. Günümüzde lazer ameliyatları ile güneş gözlüğü satışları yükseldi ve bu bizler için olumlu bir gelişme. Yine de insanlara güzel gözlükler, estetik tasarımlar vererek gözlükleri onlara sevdirirsek lazer ameliyatı olma isteğinden döndürebiliriz. Gözlüğün sadece bir görme aracı değil de aynı zamanda aksesuar olduğu görüşünü tüm meslektaşlar olarak benimsersek, bu bilinçle müşterilerimize birden fazla gözlük satabiliriz diye düşünüyorum. Cam firmaları ise hastane ortamında, göz polikliniklerinde, gelişen teknolojiyle ilgili olarak göz hekimlerini de bilgilendirecek seminerler yapmalılar. Bunun da mesleğimize olumlu katkı sağlayacağına inanıyorum.

Yurtdışında yapılan uluslararası optik fuarlarını ve sektörel gelişmeleri takip ediyor musunuz?
Yurt dışındaki fuarlardan Milano’daki Mido fuarını ziyaret etme şansımız oldu. Yurt dışındaki fuarlara yine katılacağız. Silmo Paris ziyareti de planlarımız içerisinde yer alıyor. Fuarların sektörel gelişmeleri yakından görmek için çok faydalı düşünüyorum. Her meslektaşımın yurt içi ve yurt dışı fuarları ziyaret etmesini özellikle tavsiye ederim.

17-20 Aralık 2022 tarihleri arasında gerçekleşen Silmo İstanbul Optik Fuarı hakkındaki görüş ve değerlendirmeleriniz nelerdir?
Ülkemizde yapılan bu değerli fuar güzel bir yoğunluk ile gerçekleşti. Herkesin özlediği fuar atmosferi ile dört gün boyunca sektör bir araya geldi. Silmo İstanbul birçok markayı ve ürünü bir arada görmek için ideal bir fırsat sunuyor. Ayrıca meslektaşlarımızla, birçok meslek emekçisiyle yeniden karşılaşma ve sohbet etme şansı sunuyor. Silmo İstanbul 2023’te yine bir araya gelmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.

2023 yılı itibarıyla dijital ortamda yayınlanmaya başlayan 4 your eyes ile ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Yıllardır mağazalarımıza gelmesini her ay sabırsızlıkla beklediğimiz 4 your eyes dergisini, müşterilerimizle alışverişleri esnasında eski usul buluşturamadığımız için biraz üzgün olsak da dijital yayın sayesinde derginizin daha geniş kitlelere ulaşması bizler için de çok önemli ve sevindirici. Kalite haberleriniz, çalışmalarınız ve röportaj için teşekkür ederiz.

Eylül 2023

Taşkın Gözlük Galerisi Optik

Taşkın Gözlük Galerisi Optik
Yeni & Cesur

Silmo İstanbul 2022 bizim için dolu dolu geçti. İlgi oldukça fazla olduğundan 2023’te fuar alanının genişleyecek olmasından çok memnunuz. Yeni modelleri ve markaları keşfetmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.

Merhaba Taşkın Bey. Öncelikle kendinizi biraz tanıtarak, optik sektörü ile yolunuzun nasıl kesiştiğinden bahsedebilir misiniz?
İstanbul, Ortaköy 1985 doğumluyum. Öğrenim hayatımı tamamladıktan sonra uzun yıllar yeme-içme ve eğlence sektöründe yöneticilik yaptım. 2019 yılına kadar işletmecilik hayatım devam etti. 2020 yılında da optik sektörüne girerek kendi mağazamı açtım.

Mağazanızı açmaya nasıl karar verdiniz? Mağazanızı hangi vizyon ve hedeflerle açtığınızdan bahsedebilir misiniz?
Gözlük her zaman stilimin olmazsa olmaz parçalarından biri olmuştur. Yaşadığımız bölgede yenilikçi, güncel, farklı çizgide bir mağaza ihtiyacı yıllardır zaten vardı ve sektördeki dostlarımın yurtiçi & yurtdışı fuar ziyaretlerine ben de katılarak güncel modelleri takip etmeyi seviyordum. Pandemi döneminde eğlence sektörünün düşüşünü fırsata çevirerek optik sektörüne bir adım atma şansı yakaladım.

Mağazanızda her gruptan ürün bulunduruyor musunuz? Satışını yapacağınız optik ve güneş gözlüğü markalarını neleri göz önüne alarak seçiyorsunuz?
Mağazaya girdiğinizde en yeni, en güzel optik ve güneş modellerinin yanında en klasik, vazgeçilmeyen, eskimeyen her çeşit ve her bütçede modele rastlayabilirsiniz. Yurtdışı seyahatlerimizi sadece fuar dönemleri değil her mevsimde yaptığımız için dünyadaki seçenekleri daha iyi analiz edip öncülük yapabilme şansımız oluyor.

Mağazanızda en çok satışı yapılan optik ve güneş gözlüğü markaları nelerdir?
En çok satışı olan optik markalarımız arasında Mykita, Silhoutte, Chopard, Bvlgari, Vycoz, Furla, Lacoste ve Salvore Ferragamo yer alıyor. Güneş gözlüğü olarak da Serengeti, Mykita, Bvlgari, Chopard, Gucci, Balenciaga, Bottega Veneta, Tom Ford, Prada, Miu Miu, Versace,  Salvatore Ferragamo, Lanvin ve diğer dünya markalarının satışlarını yapıyoruz.

Son yıllarda designer markalar oldukça rağbet görüyor. Size de müşterilerinizden bu yönde talep geliyor mu?
Bizim bölgemizde yabancı müşterilerimiz oldukça fazla ve yabancı müşterilerimiz desinger markalara çok fazla rağbet göstermiyor. Fakat designer markalara talepleri olan müşterilerimde yok değil. O yüzden designer markaların ürünlerini de yakından takıp ediyor ve çok fazla sayıda olmamakla beraber mağazamızda bulundurmaya gayret ediyoruz.

Satış sonrası hizmetleriniz nelerdir?
Satış sonrası hizmet bizim için satış kadar önemli bir konudur. Satış yaparken her müşterimize satış sonrası için bilgilendirme yapıyor en küçüklüğünden en büyüğüne kadar bütün problemleri önemsiyor ve yardımcı oluyoruz.

Mağazanızda en çok satışı yapılan optik ve güneş gözlüğü markaları nelerdir?
Son dönemde en popüler hangi model ve marka varsa hemen sergileme şansımız oldu ki bu da moda markalarını öne çıkarıyor. Prada, Tom Ford, Versace, Dolce&Gabbana gibi devlerin yanı sıra, bizim daha çok sevdiğimiz butik markalar alıcı buluyor.

Son yıllarda designer markalar oldukça rağbet görüyor. Size de müşterilerinizden bu yönde talep geliyor mu?
Designer markalara yönelik ilgi ve talebin müşterilerimizde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Farklı, sıra dışı, ikonik olma isteği çok sayıda insanda karşılaştığımız bir durum diyebilirim. Biz de bu sebeple stil farkı olan, farklı bakış açılı markalara raflarımızda yer alma şansı veriyoruz.

Satış sonrası hizmetleriniz nelerdir?
Ürün gruplarının garanti kapsamında verdiğimiz hizmetle aracılık etmek dışında herhangi arızalı bir ürünle alakalı tadilat ve tamirat konusunda oldukça iddialı bir teknik ekibe sahibiz. Kadın elinin değdiği her şey gibi vazgeçilmiş bir gözlüğü bile yeri gelip yepyeni hale getiren, restorasyonu, bakımı, cam yeniliği yapan bir ekibim var.

Mağazanızda yapılan değişiklikler ve kampanyalarla ilgili müşterilerinizi nasıl bilgilendiriyorsunuz?
Sosyal medyada aktif olan bir markayız. Kimi zaman özel gün kampanyalarını sayfalarımızdan ve sms yoluyla da müşterilerimiz ile paylaşıyoruz.

Bir optik mağazanın vitrin düzeni ve iç tasarımını sizce satışlarda nasıl bir rol oynuyor? Siz bu unsurları hazırlarken nelere dikkat ettiniz?
Aranan, görülmek istenen, merak edilen her ürünü sergilemeye çalışıyoruz. Raflarımızı misafirlerimizin kolayca deneyip bırakacağı şekilde düzenliyoruz. Böylece hem beğendikleri ürünlere rahatça ulaşmaları hem de konforlu ve keyifli alışveriş yapmalarını sağlıyoruz.

Perakendecilerden biri olarak meslektaşlarınızla aranızdaki fiyat rekabeti hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Fiyatlandırma konusunda firmaların tavsiye ettiği satış fiyatlarına riayet ederek, ürünlerin piyasa koşullarında değerini düşürmeden kaliteli hizmet ile sunmaktan yanayız. Şöyle de bir konu var ki müşterilerden duyduğumuz ve internette gördüğümüz fiyatlar maalesef bizleri üzüyor. Bunun önüne geçmek içinde firmaların bu konuda yaptırım uygulamaları gerektiğini düşünüyorum. Yani bir ürünün değeri neyse ona göre satışı yapılmalıdır. Bizi rakiplerimizden ayıran unsur hizmet kalitemizdir.

Sektöre hizmet veren biri olarak ülkemizde gözlük kullanımı oranları ve bilinci hakkında neler düşünüyorsunuz? Gözlük kullanımının artırılması için neler yapılabilir ve kimlere görev düşüyor?
Her geçen gün gözlük bilincinin çoğaldığını gözlemliyorum. Eskiden sadece bizler anlatırken artık bilinçli, ne istediğini bilen kullanıcıların olduğunu görmek çok umut veriyor. Bizlerin optisyenler olarak cam özelliklerini müşterilerimize sıkılmadan anlatmamız gerekiyor. Kullanıcısının amacına göre cam ve gözlük önerisi yapmalıyız.

Yurtdışında yapılan uluslararası optik fuarlarını ve sektörel gelişmeleri takip ediyor musunuz?
Pandemi sonrasındaki tüm fuarlara gittik. Farklı zamanlarda yaptığımız yurtdışı seyahatlerimiz sırasında ülkemiz dışındaki insanların ne tarz ürünleri tercih ettiğini gözlemlemek vizyonumuza önemli katkılarda yaptı ve koleksiyonlarımızı bu doğrultuda geliştirdik. Yeni olan her gelişmeyi takip etmek hem keyifli hem de ufkumuzu açan bir durum oldu.

17-20 Aralık 2022 tarihleri arasında gerçekleşen Silmo İstanbul Optik Fuarı hakkındaki görüş ve değerlendirmeleriniz nelerdir?
Çok keyifli geçen bir fuar oldu. Bizler de Taşkın Gözlük Galerisi Optik olarak Silmo İstanbul Optik Fuarı’ndaydık. Kendi açımızdan dolu dolu geçen bir fuar oldu. Birçok dünya markasını mağazamızda bulundurduğumuz için çok daha farklı tasarımlara ve çizgilere sahip butik markaların standlarını ziyaret etme fırsatı bulduk. Yeni markalarla anlaşma sağlayıp bünyemize kattık. 2023 yılında fuar alanının daha büyük bir alanda yapılacağını duyduk. Bunun çok doğru bir karar olduğunu düşünüyoruz. Silmo İstanbul’a ilgi oldukça fazla olduğundan alanın genişletileceğini duyduğumuz için çok memnunuz. Önümüzdeki yıllarda fuarın giderek daha da güzel olacağını düşünüyoruz. Yeni modeller ve markaları keşfetmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz.

2023 yılı itibarıyla dijital ortamda yayınlanmaya başlayan 4 your eyes ile ilgili görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
İletişim çağındayız ve bunu değerlendirmek için dijital platformları kullanmak çok doğru bir tercihtir. Belli yaş gruplarından çıkıp daha fazlasına ulaşmak çok daha verimli olacaktır. Sektörümüze sunmuş olduğunuz hizmetin gerçekten çok kıymetli olduğuna inanıyoruz. Taşkın Gözlük Galerisi Optik olarak 4 your eyes ailesine teşekkür eder, başarılarınızın devamını dileriz.

Ağustos 2023

Mooshu

Mooshu

Sofistike ve Vintage

Silmo İstanbul bizim gibi butik firmaların kendilerini daha güzel ve doğru ifade edebildiği harika alanlar yaratıyor.

Merhaba Kadir Bey… Kendinizi okurlarımıza tanıtıp, optik sektörüne girmeye nasıl karar verdiğinizden bahsedebilir misiniz?
Merhabalar. Ben Kadir Cinemre, İstanbul’da doğdum. Işık Üniversitesi Optisyenlik Bölümü mezunuyum. Yaklaşık yirmi yıldır optik sektörü içindeyim. İlk olarak 2006 yılında satış pazarlama departmanında uzmanlaşmak için sektöründe öncü, dünya markası olan bir cam firmasında çalışmaya başladım. Sonrasında 2010 yılında çerçeve bölümünde yine dünya markaları distribütörü olan bir firmada marka satış sorumlusu olarak devam ettim. Optik sektörünün değişkenliği ve modaya yakınlığı beni bu sektöre en çok yaklaştıran unsurlar oldu. Yeniliğe çok açık ve üzerine çok şeyler katabileceğimiz bir sektör olduğunu düşünüyorum.

Firmanızı hangi amaç ve hedeflerle kurmaya karar verdiniz?
Optik sektörü ile 2006 yılında tanıştım. Sektörün her bölümünde farklı görevlerde bulundum. Farklı firmalarda farklı markaların satış sorumlusu olarak çalıştım. Cam, çerçeve, toptan, perakende bölümlerinde markalar ile sürekli iç içe oldum. Sonrasında vintage merakım ile gelecek yıllara retro gözlükler hazırlamak için kolları sıvadım. Sektörün birçok alanına hakim olduktan sonra hedeflerim doğrultusunda üretim üzerine yoğunlaştım. Retro çizgiler taşıyan, yerli ve el yapımı ürünler ortaya çıkarma fikri oldukça heyecanlı bir başlangıç yapmama vesile oldu.

Mooshu markasından, müşteri profilinden ve teknik özelliklerinden bahsedebilir misiniz?
Mooshu markası tasarımdan üretime %100 Türk markası olarak doğdu. Markanın isim anlamı (M) harfi Men kelimesinden gelir; yani sert ve erkeksi hatlara sahip, (OO) harfleri gözlüğü temsil eder, (S)(H)(U) İngilizcede kadını temsilen SHE kelimesinden gelir; kadınların kıvrımlı ve estetik hatlara sahip olmasını temsil eder. Markamızın tasarımlarının yüzde doksanı uniseks tasarımlara sahiptir. Hem kadınların hem erkeklerin tercih edebileceği sofistike ve vintage çizgilere sahiptir. Kullanışlı olmasının yanı sıra özgün tasarımlar sunmaya önem veriyoruz. Hafif ama gösterişli, farklı dizaynlara sahip gözlüklerde konfor beklentisi olan kullanıcılar müşteri profilimizi oluşturmaktadır. Mooshu markasının en önemli ilkesi ‘kaliteli değilse, yapma’dır. Üretimde kullanılan her bir parça özenle dizayn edilir. Her model kullanıcıların beğenisine sunulmadan önce yaklaşık beş kez revizyon edilir. Mükemmeli bulana dek üzerinde çalışmalara devam ediyoruz. Tüm Mooshu modelleri vidasız ve kaynaksız tasarımlara sahiptir. Yenilik odaklı bir dinamiğe sahibiz. Üretim sistemlerimizi geliştirmek için büyük bir çaba sarf ediyoruz, dolayısıyla teknolojik çalışmalara ve Ar-Ge bölümümüze büyük bir zaman harcıyoruz. Kaplama konusunda dünyanın yenilik olarak sundukları teknolojileri biz Türkiye’de zaten kullanıyoruz.

Titanyum kaplama ile uzun ömürlü ürünler üretiyoruz. Camlarımızın üretimini kendi renk kartelamız ile yaptırıyoruz. Tüm camlarımız anti-refle kaplamalı ve net bir görüş sağlayan PA lenslerden oluşuyor. Ürünlerimizin kesimi, montajı lazer teknolojileri ile yapılıyor. Binde birlik bir hata payı ile çalışıyoruz. Bu yıl yeni koleksiyonumuza bio-acetate seri ekledik. Gövde asetat, saplar metal kombinini bu yıl müşterilerimizin beğenisine sunuyoruz. Yine tamamı Türkiye’de kendi atölyemizden çıkan, tamamen doğaya uyumlu ürünler ile sıfır karbon tüketimine yaklaşmaya yöneliyoruz. Gözlük kılıflarımız vegan deriden oluşuyor. Tasarımlarını ve üretimini Türkiye’de yapıyoruz.

Satış ve satış sonrası hizmetleriniz nelerdir?
Satış ekibi arkadaşlarımız ile sürekli toplantı yaparken, aslında hayalimize ortak arıyoruz. Satış noktalarımızı buna göre belirliyoruz. Marka değerimizi korumak bizim için çok önemli. Sadece ürün satmak, para kazanmak bizim işimiz değil. Biz kazancımızı, bilgimizi ve değerlerimizi markamızı daha ileriye taşımak için harcıyoruz. Üretim bize ait olduğundan hiçbir model veya ürün için müşterilerimiz ile tedarik sorunu yaşatmıyoruz. Her türlü cam, yay, kanca, terminal gibi yedek aksamlar konusunda müşterilerimizin; dolayısıyla onların da müşterilerinin memnuniyetini birinci sıraya koyuyoruz. Kimse bir yedek parça için haftalarca beklemek istemez. Kendimizden pay biçmeliyiz.

Sektördeki bilinirliğinizi artırmak için hangi tanıtım ve reklam çalışmalarına başvuruyorsunuz?
Markamızı daha iyi noktalara ulaştırmak, bilinen, tanınan bir marka haline getirmek için sosyal medyayı etkili kullanmaya gayret gösteriyoruz. Ünlü simalarla işbirliği yaparak farklı kitlelere ulaşmayı hedefliyoruz. Influencer çalışmaları bize ve optik mağazaların ürünlerimizi satmalarına destek oluyor. Bilinen, tanınan kişilerin ürünlerimizi kullanması müşterilerimize güven veriyor. Sosyal medya ile birlikte optik fuarlara katılımın da bize çok fazla fayda sağladığını görüyoruz. Yeni optik mağazaları, çalışanları ve genç optisyen arkadaşlarımız ile fuarlarda markamıza ve tecrübelerimize çok fazla yenilikler katıyoruz. Aynı zamanda fuarlar dünya pazarına açılan kapı niteliği taşıyor. Bizimde amacımız bu zaten. Bir dünya markası olmak.

Türkiye optik sektörünün bugünü ve geleceği ile ilgili yorumlarınız nelerdir?
Türkiye pazarının dünyanın göz ardı edemeyeceği bir pazar haline gelmiş durumda olduğunu düşünüyorum. Özellikle bizim gibi katma değeri yüksek ürünler Avrupa’da yoğun ilgi görüyor. Türkiye’ye yoğun bir ilgi var. Pandemi sonrası artan taşıma masrafları ve maliyetler, Uzakdoğu pazarına ilgiyi azalttı. Ülkemize yoğun bir ilgi olduğunu düşünüyorum. Biz her yıl yatırımlarımızı, Ar-Ge çalışmalarımızı, kapasitemizi artırarak geleceğe hazırlanıyoruz. Yakın zamanda Türk markalarının da dünya markalarının arasında yer alacağını, vizyonumuzun her yıl artarak ülkemize katma değer katacağını düşünüyorum.

Optik ve güneş gözlüklerinde 2023 trendleriyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Geçtiğimiz yıl ve öncesindeki birkaç sezon minimal gözlükler daha revaçtaydı. Fakat bu yıl büyük ve çok renkli modeller trend haline geldi. Büyük asetat modeller son zamanlarda tercih ediliyor. Pastel renkler tercihlerin ilk sıralarında yer alıyor. Biz Mooshu modellerimizde sıra dışı renklerde, zamansız çizgilerde ürünleri tercih ediyoruz. Buradaki amaç trendi oluşturmaktır. Sadık müşteri kitlemize var olan trendleri sunmak yerine oluşturduğumuz trendleri sunmayı tercih ediyoruz.

Fuarlara katılıyoruz dediniz… Fuarlardan beklentilerinizin karşılığını alabiliyor musunuz? Silmo İstanbul’un on yıllık sürecini nasıl değerlendirirsiniz?
İki senedir Silmo İstanbul’a katılıyoruz ve her fuar sonrasında yüzümüz gülerek ayrılıyoruz. Tanıştığımız yeni insanlar, bayiiler ve yurtdışından sektör takipçileri bize yeni kapılar açıyor. Bizim gibi butik firmaların kendilerini daha güzel ve doğru ifade edebildiği harika alanlar yaratıyor. Silmo İstanbul’un yurtdışından da büyük ilgi görmesi bizim gibi dünya markası olma yolunda ilerleyen firmalara basamak oluyor. Bu yıl Silmo İstanbul’da genişleyen yeni yerinde sektörümüz için çok daha verimli bir fuar süreci geçireceğimizi düşünüyoruz.

Dergimiz bir yeniliğe daha imza attı ve yayın hayatına dijital olarak devam ediyor. Bu şekilde daha efektif ve yoğun bir etkileşim kuruyoruz. 4 your eyes’ın bu yeniliğini ve optik sektörü adına yaptığı çalışmaları nasıl yorumlarsınız?
Güncel ve dinamik bir dergi olması sebebiyle sektördeki tüm yenilikleri tek bir çatı altında bulabiliyoruz. Derginin bizim gibi butik firmalar için tüm sektöre sesini duyurabildiği yegane alan olduğuna inanıyorum. Derginin online olması müthiş bir yenilik. Artık herkes her yerden sizlere; dolayısıyla bizlere ulaşabilecekler. Günümüzde etkileşimin ne kadar önemli olduğunu sosyal medyadan görebiliyoruz. Ceplerimizde bir dokunuş uzağımızda derginiz ile de etkileşime geçebilmek büyük bir kolaylık oldu. Bu yenilik ile bizleri daha geniş kitlelere ulaştırdığı için 4 your eyes ekibine teşekkür ederiz.

Ağustos 2023

William Morris London

İngiliz Mirası

İngiliz kimliğini özenle taşıyan William Morris London, geçtiğimiz yıl Design Eyewear Group’un bünyesine katılmasının ardından her zamankinden daha güçlü olarak optik dünyasını kucaklıyor.

Design Eyewear Group’un 2022 Sonbaharında William Morris London’ı portföyüne eklemesinden bu yana İngiliz marka ilk kez İngiltere’de 100% Optical fuarında Design Eyewear Group (DEG) çatısı altında sergilendi. William Morris London’un felsefesi ve marka özellikleri yirmi yedi yıl önce lanse edildiği zamanki kadar güçlü. Hala dinleyen, adapte olan ve standartları belirleyen bir marka. Optik dünyasında sık sık ödül kazanan ve ödüllere aday gösterilen William Morris London, sürekli gelişen özgün tasarımlarını her koleksiyonuna verdiği titiz emek ve Dna’sına işleyen İngiliz gururuyla beğenilere sunmaya devam ediyor. DEG Ceo’su Lars Flyholm ve William Morris London Kurucusu Robert Morris ile marka yelpazesini ileriye dönük olarak nasıl geliştirecekleri hakkında yapılan röportajı sunuyoruz.

DEG portföyü açısından William Morris London neyi temsil ediyor? İngiliz markayı farklı kılan özellikler nelerdir?
Lars Flyvholm: Design Eyewear Group son yıllarda pazarda tasarım mirasımıza dayanan bir konum inşa ediyordu ve bu yeni birleşmeye kadar daha çok Danimarka mirasımıza ve Prodesign, Face a Face ve Woow gibi Fransız tasarımına odaklanıyordu. Bu nedenle diğer markaları almamıza ve daha da geliştirmemize olanak tanıyan bir temelimiz ve yapımız vardı. Bu olası satın alma arayışında farklı bir şey eklemek istedik. Bünyemize ekleyebileceğimiz başka bir tasarım hikayesi ve mirası olan bir yol bulmak istedik. İngiltere ilham verici bir tasarım mirasına sahip ve portföyümüze gerçek, otantik İngiliz tasarımını ekleme fikri bizi cezbetti. William Morris London, tasarım etiketlerine odaklanan bir şirket olma yolculuğumuza katkıda bulunmak açısından bizim için mükemmel bir eşleşme. William Morris London şirketinin içine ve Robert ile ekibinin kurduğu yapıya baktığınızda, uzun yıllar boyunca inşa edilmiş çok güçlü ve net bir kimliğe sahip olduğunu görüyorsunuz. Ürün açısından ve portföyümüz açısından baktığımızda, özellikle tasarım ve fiyat noktası olarak bizim için önemli bir boşluğu doldurdu. Design Eyewear Group bünyesinde halihazırda hepsi farklı hedeflere ve fiyat noktalarına sahip dokuz markamız var. Robert, doğrudan satış açısından İngiltere pazarında çok güçlü bir varlık oluşturdu. Bu da organizasyonumuz ve dünya çapındaki ayak izimizle örtüşüyor. ABD’de güçlü bir varlığımız var ve William Morris London koleksiyonları ile bu pazara girmek için orada büyük bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Aynı şey diğer ihracat pazarları için de geçerli.

Bu birleşmenin DEG’e sağladığı avantajlardan bahsedebilir misiniz?
Lars Flyvholm: Avantajları özetlemek gerekirse, bu birleşmede gerçekten mantıklı olan dört temel unsur vardı. Çok güçlü bir kimliğe sahip bir marka olan William Morris London aracılığıyla İngiliz tasarım mirasını bünyemize kattık. Ayrıca doğru fiyat ve hedef noktası ile portföyümüze uygun bir ürün ekledik. Son olarak, Design Eyewear Group’un halihazırda çok güçlü bir varlık gösterdiği pazarlarda gerçek bir büyüme fırsatı tespit ettik.

Koleksiyon portföyünü olduğu gibi korumayı planlıyor musunuz?
Lars Flyvholm: Evet, ana William Morris London koleksiyonunu ve lüks William Morris serisi olan Black Label’ı sunacağız. Bunların yanı sıra, William Morris Gallery ile ortaklaşa oluşturulan Gallery koleksiyonu da var. Bunlar güçlü İngiliz kimliğine sahip üç temel koleksiyon. Bir de ikinci bir marka olarak gördüğümüz genç, modaya uygun ve taze bir konumlandırmaya sahip Charles Stone New York var. Robert ve İngiltere’deki ürün ekibi ve Danimarkalı ekibimizle birlikte çalışarak burada büyüme ve genişleme fırsatlarının nerede olduğuna bakıyoruz. Yakın gelecekte Gallery koleksiyonunu genişletme planlarımız var, tabii ki henüz hazırlanma aşamasında olan bir güneş gözlüğü serisiyle birlikte. Gallery koleksiyonu için bu ay içerisinde özel bir mini lansmanın yanı sıra, Ocak 2024’te koleksiyon için ek bir lansman yapacağız.

William Morris London, DEG ile birleşimden bu yana ilk kez İngiltere’de 100% Optical fuarında lanse edildi. İngiltere’deki müşterilerinizin bu birleşmeyle ilgili size yansıyan düşüncelerinden bahsedebilir misiniz?
Robert Morris: Evet, İngiltere’deki gözlükçüler ilk kez iki şirketi yan yana görme fırsatı buldular ki bence bu gerçekten muazzam bir deneyimdi. 100% Optical’da gerçekten ilginç sohbetler gerçekleştirdik. William Morris London’ı satın alan ve Face a Face veya Prodesign ile çalışmayan çok sayıda bağımsız gözlükçü var. Bu nedenle Design Eyewear Group’un bu durumu mağazalarına nasıl kanalize edebileceğini duymak isteyen çok sayıda gözlükçü ile görüştük. Ayrıca Design Eyewear Group’un, William Morris’in artık daha geniş bir ölçekte sunabileceği bağımsız optisyenlere yardımcı olmak ve onları desteklemek için nasıl bir dizi konsept oluşturduğunu öğrenmek de müşterilerimiz için önemliydi. Design Eyewear Group’un gözlükçüler için ideal bir ortak olduğunu düşünüyorum.

Lars Flyvholm: Gözlükçülere mağazalarının bir bölümünü markalarımıza ayırmaları için yollar sunduğumuz bazı programlarımız var. Bunu markalarımızın bir karışımı ile yapabiliyoruz. Bu pano programında bire bir değişim yapmalarını sağlayan bir mali teşvik var. Örneğin üç markamızdan altmış çerçeveniz varsa sizi yılda dört kez ziyaret eden bir temsilciniz olacak ve satmayanları değiştirebilecek ve panoyu optimize edebilecekler. Bu esneklik ve elbette finansal teşvik 2020’den beri Design Eyewear Group’ta sahip olduğumuz bir şey ve insanlar bunu gerçekten önemli buluyor. Ayrıca gözlükçülere yeni markalar deneme şansı vermiş oluyoruz. Tabii ki William Morris ve Charles Stone markaları da artık bu programa dahil. Ayrıca Elçi programı diye adlandırdığımız bir sadakat programı da sunuyoruz. Bu program, daha fazla satın alırsanız veya daha fazla marka ile çalışırsanız avantajlarınızı artırıyor. Şunu da eklemek isterim ki, altyapımız göz önüne alındığında Brexit’ten bu yana hiçbir sorun yaşamadığımız için şanslıyız. Bizim için her şey çok iyi gidiyor. Tüm markalar için lojistiğimiz Danimarka’dan yürütülüyor.

William Moris London’un marka geçmişinden ve geldiği noktadan bahsedebilir misiniz?
Robert Morris: 1996 yılında William Morris Eyewear adında bir dağıtım şirketi olarak başladık. Daha sonra sıfırdan kendi markamızı oluşturmaya karar verdik ve William Morris London böyle doğdu. Daha sonra, lüks ürünlere yönelik daha fazla talep olduğunu gördük ve böylece daha premium bir fiyat noktasıyla William Morris Black Label’ı kurduk. Geleneksel olarak müşterilerimizin yaklaşık yüzde sekseninin hem William Morris London hem de Charles Stone New York aldığını söyleyebilirim. Yüzde doksanı ise artık William Morris London ürünleri yanı sıra Black Label ürünleri de alıyor.

William Morris London için İngiliz kimliği çok önemli ve bu kimliği özenle koruduğunuzu görüyoruz.  Kimliğinizi nasıl oluşturdunuz?
Robert Morris: Bence ürün elbette önemlidir ancak William Morris için daha önemli olan, çerçevenin etrafındaki her şey, koleksiyonun içinde büyüdüğü tüm “İngiliz dünyası” ve özenle tasarlanmış satış noktası gibi eklentilerdir. Özellikle fuarlarda, insanların tasarımcıyla tanışması, örneğin standın görsel temelini oluşturan Londra otobüsünü tanıması marka bilincinin yerleşmesi açısından önemli olmaktadır. Bu nedenle tüm paketi canlı tutmak ve ileriye taşımak gerçekten önemlidir.

Lars Flyvholm: Amerika’da kendi ekibimiz olduğu için muhteşem İngiliz gözlükleri hakkındaki hikayenin ABD’de büyük bir başarı elde edeceğini biliyoruz. Bu konumlandırma son derece heyecan verici. Markanın bu kadar güçlü olması ve Robert’ın bunun bir elçisi olması hoşumuza gidiyor. Elbette markanın kendi başına da ayakta durabilmesini sağlamamız gerektiğinin farkındayız ve bu dengeyi bulmalıyız. Bence bu da tasarımdan, renklerle ve Union Jack gibi İngiliz detaylarıyla her zaman ayırt edici olan kampanyaların gücünden geliyor. William Morris London’ın burada gerçekten bir gücü var ve Britanya tüm dünyada inanılmaz bir tanınırlığa sahip olduğu için markanın Britanya mirasının bu yönünü korumaya ve tüm dünyaya göstermeye devam edeceğiz.

DEG ve William Morris London birleşmesi hakkındaki düşüncelerinizden ve geleceğe yönelik hedeflerinizden söz edebilir misiniz?
Robert Morris: William Morris London’un kendi başına ayakta durması gerekiyordu ve bunu hali hazırda yapabildiğini görüyorum. İngiltere’de ve dünya çapında bir marka olarak kendini kanıtladı. Elbette, Design Eyewear Group ile belki de benim götüremeyeceğim bir konuma ulaşmasını umuyorum. Sahip olduğumuz sinerji sayesinde bunun er ya da geç gerçekleşeceğine inanıyorum.

Lars Flyvholm: Elbette bu birleşmenin hem Design Eyewear Group’a hem William Morris London’a çok iyi geldiğini ve birlikte büyük başarılara imza atacağımızı düşünüyoruz.  ABD’nin yanı sıra Avrupa’da özellikle Fransa ve Almanya gibi pazarlarda da büyümeyi hedefliyoruz.

Kaynak: 20/20 Europe

Ağustos 2023

Sashee Schuster

ŞEFFAF ATÖLYE

Kurucusu ve Tasarımcısı ile aynı adı taşıyan bağımsız Alman gözlük markası Sashee Schuster, yeni kampanyasını 1968 kuşağına ithaf ediyor.

Kusursuz ve özel bir yüzeye sahip gözlük tasarımı söz konusu olduğunda, Alman markası Sashee Schuster dikkatleri üzerine çekiyor. Kendisiyle aynı adı taşıyan gözlük tasarımcısı tarafından kurulan bağımsız marka, gerçek doğal malzemelerle enjekte edilmiş el yapımı asetat çerçeveler üretiyor. Tanınabilir bir görünüme sahip muhteşem çerçevelerin anahtarı, Sashee Schuster’in öncülüğünü yaptığı bir laminasyon tekniğinde yatıyor. Bu teknik, vintage ihtişamından ilham alan bir biçim diliyle vurgulanan çerçevelere doğa unsurlarının dahil edilmesine olanak tanıyor. Merkezi Bavyera’nın Kinsau kasabasında bulunan Sashee Schuster, bağımsız markalardan oluşan Funkeyewear kolektifinin bir parçasıdır. Sashee Schuster ile markasına ait bilinmeyenler ve yeni İlkbahar/Yaz kampanyası hakkında yapılan röportajı sunuyoruz.

Merhaba Sashee, gözlük dünyasına girişiniz nasıl oldu? Kendi gözlüklerinizi tasarlamaya nasıl başladınız?
Gözlük tasarımcısı ve şuanki eşim Dieter Funk ile bir ‘kör randevu’ aracılığıyla tanıştıktan sonra gözlüklerle olan yolculuğum başlamış oldu. O tanışmadan bu yana Dieter ile gözlükler için tam bir takım olduk. Bu dünyaya girişim ile birlikte babamın anısına ilk gözlük koleksiyonum olan ‘Daddycated’ı çıkardım. Babam 1925’te doğdu ve birçok yönden zamanının çok ötesinde olduğunu sık sık hissederdim. Ne yazık ki onu oldukça erken yaşta kaybettim. Geçmişi düşündüğümde, ikimizi ormanda mantar ararken görüyorum. Isar nehri kıyısında kumdan kaleler yaptığımızı, Bibisee gölünde yıkandığımızı ve kendi yöresinin geleneksel meyveli keklerini yediğimizi hatırlıyorum. Yani bir sürü harika baba-kız anlarına sahibiz. Bu anları ilk koleksiyonumda ilham kaynağı olarak kullandım.

O halde babanızın stil anlayışınıza önemli katkıları olduğunu söyleyebiliriz…
Görsel bir bakış açısıyla, ailemin 1930’lardan 1950’lere kadar olan eski fotoğrafları bugün hala beni heyecanlandırıyor. Şık kıyafetleri ve gözlüklerin şekillerini baz aldığımızda tek kelimeyle stil sahibi olduklarını söyleyebilirim. Bu vintage fotoğraflardan yola çıkarak kendi tasarım eskizlerimi oluşturmaya başladım. Bunun da ötesinde, klasik çerçeve malzemesi pamuk asetat ve onun fantastik özellikleri beni büyüledi. Denemeye olan sevgimden ve doğal malzemeleri harika renklerini sonsuza kadar koruyarak bütünleştirme fikrinden yola çıkarak ‘Colours of Nature’ koleksiyonunu hazırladım.

Eşiniz Dieter ile Funkeyewear koleksiyonlarını geliştirmede birlikte çalıştığınızı biliyoruz. Biraz da Bavyera kırsalındaki üretim atölyenizden bahsedebilir misiniz?
Doksanlardaki ve 2000’lerin başındaki asi yıllarımız boyunca Münih’in kalbinde birlikte yaşadık. Ancak 2000 yılında, kendi üretim tesisimizle gözlük tasarımına tavizsiz bir şekilde köklü bir dönüş yapma arzusu duyduk. Böylece küçük bir kasaba olan Kinsau’daki yeni merkezimize taşınmak daha iyisini gerçekleştirebilmek adına bizim için büyük bir değişiklik oldu. Sonunda tüm gözlüklerimizi hazırlamak ve yaratıcı fikirlerimizi oluşturabilmek için yeterli alana sahip olduk. Ayrıca atölyemizde en iyi gözlük üreticileri ve teknisyenleriyle çalışıyoruz.

Ayrıca merkezinizde halka açık bir ‘şeffaf atölye’ işletiyorsunuz. Üretime tanıklık etmek için uğrayan çok sayıda optisyen var mı?
Kesinlikle. Üstelik sadece şeffaf atölyemiz değil, Berlin Mitte’deki Funk Optik Mağazası da kendi gözlüklerini üretiyor. Burada, Kinsau’da, rehber eşliğinde organize edilen turlar eşliğinde üretim sürecinin gerçekten ne kadar ayrıntılı olduğunu öğrenen çok sayıda insan var.

Kendinize ait üretim atölyesine sahip olmanın başlıca avantajları nelerdir?
Öncelikle yeni tasarımları oldukça hızlı bir şekilde test etme olanağı demeliyim. Ayrıca dış üreticilerden tam bağımsızlık durumu da bizim için büyük bir avantaj sağlıyor. Çünkü sonuçlandırma ve sevkiyatta öncelik vermek istediğimiz model türleri üzerinde tam kontrole sahibiz.

Özellikle kadın kullanıcılara yönelik kendi adınızı taşıyan markanız Sashee Schuster’i geliştirdiniz. Markayı ne zaman ve nasıl kurdunuz?
Sashee Schuster markası neredeyse on beş yıldır koleksiyonlarını sunuyorve. Eşim Dieter’in verdiği motivasyon ve destek sayesinde kendime ait bir marka geliştirme ihtiyacı duymam, Sashee Schuster’in kuruluşunun ardındaki itici güçtür. Markamı kurduğumda çok şanslıydım. Çünkü yanımda güçlü bir ekibin bilgi birikimi ve güvencesi vardı.

Kendi tasarımlarınızı Dieter Funk gözlüklerinden ayıran özellikler nelerdir?
Tasarımların netliği ve sadeliği diyebilirim. Bu aslında Dieter ile ortak bir noktamız. Ama yine de benim koleksiyonum oldukça feminen iken Dieter’inki oldukça maskülen. Bu yüzden iyi bir uyum sergilediğimizi söyleyebilirim.

İkiniz de kendi markalarınız üzerinde bağımsız olarak mı çalışıyorsunuz yoksa her iki marka için de el ele gerçekleşen bir tür marka inşası var mı?
Her marka kendi fotoğraf çekimlerini, lookbook’larını ve kampanyalarını hazırlıyor. Doğal olarak, markalarımızın dış sunumunda bazı örtüşmeler var. Ancak bu kasıtlı olmaktan çok tesadüfi bir durum. Ayrıca her iki markamızın da aynı imalatta üretilmiş olması olumsuz bir şey değil. Ama yine de sorunuza cevap vermek gerekirse, her koleksiyon kendi başına ayakta duruyor.

En çok hangi malzemelerle çalışmaktan hoşlanıyorsunuz ve neden?
Eğer dürüst olmak gerekirse, asetat en iyi dostumuz. Ama işin içine titanyum da girince daha da mutlu oluyoruz. Asetat muhteşem bir hammadde. Cila makinesinde birkaç aşamalı cila ve son bir manuel cila ile elde edilen tüm yüzey hissi çok güzel. Asetat ayrıca gözlük çerçevelerinde muazzam bir uzun ömürlülük sunuyor. Bunun nedeni, cilalama ile yüzeydeki her çiziği hemen giderebilmenizdir. Bu sayede bir şeyleri yamalayabilir, onarabilir, yeniden işleyebilir ve nihai ürünü yükseltebilirsiniz. Gerçekten de bunları yapmaya olanak tanıyan başka bir malzeme bilmiyorum.

Merkezinizde gizli bir vintage asetat arşiviniz olduğu doğru mu?
Evet, Dieter 1980’lerden 2000’lere uzanan bir retrospektifle sekiz tondan fazla ağırlığa sahip geniş vintage asetat kaynağına oldukça düşkün. Bu kaynaktan düzenli olarak küçük parti koleksiyonlar oluşturmaya devam ediyoruz.

Koleksiyonlarınızda tipik imza stiliniz olarak tanımlanabilecek tasarımlar var mı?
Ortak bir payda olarak, belki de şakaklardaki gereksiz hilelerden kaçınmamızı söyleyebilirim. Sapları basit ve anatomik olarak dengeli, en önemlisi de mükemmel giyilebilirlik hedefine yönelik olarak seviyoruz. Bu da gösterişli logolara ihtiyacınız olmadığı anlamına geliyor. Kendi koleksiyonumda, muhtemelen asetattan özel laminasyon ve finisaj tekniğimi kullanıyorum. Bu sayede ortaya türünün tek örneği olan gözlükler çıkıyor.

Sashee Schuster’in yeni kampanyası tamamen 1968 kuşağı hakkında. İlhamınızı nereden aldınız?
Ablam Renate 1968 kuşağından bir kadındı. Evcilleştirilemez, vahşi, özgür, kışkırtıcı… Büyüleyici bir kuşaktı. Bana Afganistan’dan, oradaki kadınların üniversite kampüslerinde mini etekleriyle özgürce ve rahatsız edilmeden hareket edebildiklerinden bahsetti. Birçok guru ve özgür düşünürle tanıştığı Hindistan’ı. Doğru, kırklı ve ellili yıllarda doğan 1968 kuşağından bahsediyoruz. O zamanın hippi kuşağı şimdi 70-80 yaşlarında. Torunlarının muhtemelen şehirde evleri ve hayat sigortaları var. Bazı durumlarda eminim asla yaşamayı düşünmedikleri tipik – o zamanlar çok havasız olduğu için reddedilen – yaşam tarzlarını benimsediler. 68’lilerden bir şeyler öğrenebiliriz. İlk mega etkinlik olan Woodstock’u sezgisel ve konseptsiz bir şekilde, ama cesaret ve büyük bir müzik tutkusuyla onlar başlattı. Sık sık kafa yapıları ile eleştirilseler de savaş yerine sevginin ne anlama geldiğini, muhafazakar iplerin nasıl koparılacağını ve dünyayı renkli gözlerle nasıl görebileceğimizi örneklediler. Ondan sonraki tüm diğer nesilleri etkilediler. Büyükannelerinize farklı gözlerle bakın. Onlar ateşli, bağımsız, meydan okuyan, hayalleri olan ve saçlarında çiçekler olan kadınlardı. Ruhen ve kalben hala öyleler. Bu sebeple yeni koleksiyonumun kampanyasında “Hippi büyükannelerinizi kucaklayın, onların ruhunu kucaklayın, ileriye taşıyın ve saklayın” demek istedim.

Kampanyanız eğer 68 kuşağının kadınları hala bu kadar vahşi, özgür ve kışkırtıcı olsalardı bugün nasıl görünürler sorusunu yanıtlıyor diyebilir miyiz?
Bu soru, o kuşağı temsil ettiğine inandığım yapay zeka ile diyalog halinde görüntüler üretmek için bana ilham kaynağı oldu. Böylece onlara gerçek hayattaki nesiller boyunca kullanıcının güzelliğini vurgulayan gözlük modellerini taktım. Yılların deneyimiyle rafine edilen asetatla laminasyon tekniği, Funk’ın gözlük üretiminde en güzel sanat eserlerini yaratmayı mümkün kılıyor. Çiçekler, tohumlar, tüyler, ipek ve çok daha fazlası ile benzersiz parçalar oluşturduk ve gözlük imalathanesinde biriken kesikler atılmıyor, küpe veya kolye haline getiriliyor. Hammaddeden bitmiş gözlüğe, hepsi tek bir atölyeden sunuluyor.

Kaynak: Favrspecs

Temmuz 2023