İfade Gücü
Tutkuyla hazırlanmış serileriyle tanınan Fransız designer markası Face á Face, tüm kodları yıkan ve ifade gücüne işlevsellikten daha büyük bir değer veren Memphis tarzından ilham alıyor.
Bağımsız gözlük markaları her zaman özel hikayeleriyle ilham verir. Çünkü genellikle şirketler biraz daha küçüktür ve kurucuları hala aktif olarak yönetim kurulundadır. Fransız markası Face á Face için de durum böyledir. Kurucuları Pascal Jaulent ve Nadine Roth, 90’lı yıllarda önceden tanımlanmış bir kalıbı takip etmek zorunda olmayan modern ve yaratıcı bir şirket kurmak istediler. Ürün yelpazesine bakıldığında hemen anlaşılan bu özel konumlandırma tesadüf değildir. Nitekim, Fransız designer markanın arkasındaki yaratıcı beyin olan tasarımcı Pascal Jaulent’in kendine özgü bir yaşam anlayışı var. Bunun sonucunda ise ortaya çıkan hayata dair özel bakış açıları, marka üzerinde güçlü bir etkiye sahip. Pascal Jaulent her zaman sosyal konulara veya etnolojiye büyük ilgi duymuş ve aslında bir şehir planlamacısı olmak istemiş. Bu sayede tasarımlarını, mimari ve sanat temaları ile birleştirerek hazırlıyor. Face á Face kendisini şık, Fransız ve renkli bir üst düzey marka olarak tanımlıyor. Face á Face’in çerçevelerinin kendi tasarım stüdyosunda geliştirilmesi de tam da bu sebeple rastlantısal değil. Tasarımlar, hacimleri, şekilleri, malzemeleri ve dokuları sürekli olarak yeniden yorumlayan küçük, ince mimari parçaları andırıyorlar. Face á Face’i tanımlayan tasarım dili bir kez anlaşıldığında Fransız şirketinin gözlükleri kolayca ayırt edilebilir hale geliyor. Zaten büyük bir designer markayı gerçek anlamda tanımlayan da büyük boy süslü logolar yerine kendisine özgü tasarım dili değil midir? Face á Face, uzun zamandır tutkuyla ve özenle tasarlanmış koleksiyonlarıyla tanınan birinci sınıf bir Fransız designer markası olarak, yeni koleksiyonlarında kendisine özgü bu tutumunu sergileyerek adeta somut bir motto’ya dönüşüyor. Renklerin ve heykelsi şekillerin birlikteliği ve birbirlerine bağlılığı Memphis tarzında yapılıyor. Parisli tasarımcılar, zamanın minimalizmini ters yüz eden 80’lerin radikal sanat akımından ilham alıyor. Face á Face Tasarım Laboratuvarı’ndan Marianne Dèzes ile Memphis tarzının markanın modelleri üzerinde nasıl bir etkisi olduğu hakkında yapılan röportajı sunuyoruz.
Merhaba Marianne, Memphis tarzına olan sevginiz nereden geliyor?
İtalyan erkek arkadaşımın babası, eskiden Memphis başyapıtlarıyla dolu muazzam bir İtalyan villasında yaşıyordu. Paris’teki Beaubourg Müzesi’nde “Memphis” sergisini gördüğümüzde Memphis’in köklerini ve büyüleyici “güzel-çirkin” atmosferini yeniden keşfettik.
Bu sanat akımının temel ayırt edici özellikleri nelerdir?
Minimalizm ve modern estetiğe takıntılı zamanın tasarım anlayışına karşı maksimalist bir duruştur Memphis. Pop Art akımının renk paleti, Art Deco’nun geometrik figürleri ve 1950’lerin kitsch olgusunun alışılmadık estetikleri bu harekete ilham vermiştir. Memphis, o zamanların rasyonel-minimalist diktatörlüğüne tepki olarak bir desen şoku yaratır diyebiliriz. Uyumsuzudur, tüm kodları yıkar ve ifade gücüne işlevsellikten çok daha büyük bir değer verir.
Memphis tarzı, “biçim işlevi takip eder” ya da “az çoktur” anlayışına karşı bir tasarımdır. Zaten tasarım yöneliminizle her zaman bu tarza çok yakın değil miydiniz?
Öyle denebilir, ancak tüm tasarımcılar gibi bizim de bazı “beğeniye yönelik kurallarımız” vardı, örneğin güçlü desenleri birbirleriyle karıştırmamak gibi. Ancak Memphis tarzı bizi kendi kurallarımızı yıkmak için yeni yollar denemeye itti.
Memphis hareketinin kurucusu Ettore Sottsass bir keresinde “tasarım, rasyonel süreçlerin bittiği ve sihrin başladığı yerde başlar” demişti. Bu tutum gözlük tasarımınız için de geçerli mi?
Tasarımlarımızı doğrulamanın bir yolu olarak bu duyguyu çok arıyoruz. Bir şeyi ilk görüşte beğendiğinizde ve nedenini açıklayamadığınızda, güçlü bir estetik duyguyla karşı karşıya olduğunuzdan emin olabilirsiniz ki, bu çok heyecan verici bir andır.
Yeni koleksiyonlarda hangi renk paletlerini bulacağız?
Yeni mor ve yeşil kombinasyonları, canlı renklerle siyah ve beyaz desenler, 80’ler ve 70’lerin renklerinin bir karışımı ve cesur büyük kontrastlar üzerinde çalışmaktan keyif aldık. Beğeneceğinizi umuyoruz.
Yeni koleksiyonlarda belirli bir malzemeye odaklandınız mı?
Pek değil. Daha çok bir şeyleri yeniden bir araya getirme, yeni kontrastları keşfetme ve aynı zamanda füme asetatlarla ördek yeşili, derin mor gölgelendirme ve yanık turuncular gibi yeni tonlar üzerinde çalıştık. Aslına bakarsınız 70’lerin renklerini yaydığımızı söyleyebiliriz.
Yeni koleksiyonlarınızla irrasyonel ve alışılmamış olana hitap ediyorsunuz. Sizin için özel olan tasarımlarınız hangileridir?
Calder modelinde gözlerin etrafında dolaşan titanyum hacimli bir spiral var. Bu konsept büyük bir özgürlük hissi veriyor ve çerçeve tek bir hareketle yapılmış gibi görünüyor. Ancak arkasındaki büyük teknik gelişme fark edilmiyor. Bu sebeple Calder benim için özel. Ayrıca İtalyanca’da “Oyun” anlamına gelen Gioco isimli model Memphis’in temel şekil ve renklerinin eğlenceli ruhunu çağrıştırdığından favorilerim arasında yer alıyor. Novva isimli güneş gözlüğü de heykeller, kontrastlar ve zengin şeffaflıklarla sofistike ve cesur bir görünüme sahip.
Memphis’in tasarımlarınız üzerindeki etkisini nasıl özetlersiniz?
Memphis’in “Temel oyunlar” teması bize kesinlikle ilham verdi. “Naif Çocukluk” ile “Uzman Bilgisi” arasında bir şeyler arıyorduk ve bu noktada aradığımızı Memphis tarzında bulduk.
Kaynak: Favrspecs
Eylül 2023