Göz Alerjisi Görme Kaybına Sebep Olabilir

Zamanında tedavi edilmeyen alerjik konjonktivit, sulanan ve kaşınan gözün sürekli ovuşturulmasıyla iltihaplanmaya, korneanın deforme olmasına hatta görme kaybına dahi sebep olabilir.

Hava değişimi ve sonbahar mevsimi; hapşırma, burun akıntısı ve alerjilerin tetiklenmesi gibi birçok problemi de beraberinde getiriyor. Gözleri de olumsuz etkileyen alerjiler; kaşıntı, sulanma, yanma, batma, çapaklanma gibi belirtilerle kendini gösteriyor. Çevreyle en fazla temas halinde bulunan organlarımızdan biri olan gözlerimiz, bu durumdan ciddi anlamda olumsuz etkilenebiliyor. Alerjik konjonktivit, en sık karşılaşılan alerjik göz hastalığıdır. Bu hastalık özellikle çocuklar, gençler ve erkeklerde daha sık görülmektedir. Teşhis konulan hastaların büyük bir kısmında, aynı zamanda astım ve diğer alerjik rahatsızlıklara da rastlanabiliyor. Zamanında tedavi edilmeyen konjonktivit vakalarında, gözün sık ovuşturulması ve korneanın zarar görmesi nedeniyle ilerleyen dönemlerde görme kaybı oluşabilir.

Kontakt lens kullananlar hijyene dikkat!
Gözlerde oluşabilecek birçok hastalıkta güneş ışınları önemli bir rol oynar. Ultraviyole ışınlarının sebep olabileceği konjonktivit gibi rahatsızlıklardan korunmak için UV korumalı güneş gözlüklerinin kullanılması önemlidir. Kontakt lenslerin doğru kullanılmaması da alerjik reaksiyon riskini artıran faktörler arasında yer alır. Lenslerin üzerine yapışan polen ve mikroplar, alerjilerden iltihaplanmalara kadar pek çok ciddi probleme yol açabilir. Bu nedenle, özellikle hava değişimlerinin yoğun olduğu dönemlerde kontakt lens kullanıcılarının lens temizliğine ve hijyenine daha da dikkat etmesi çok önemlidir.

Gözünüzü Ovuşturmayın
Alerjik konjonktivitin en belirgin belirtileri; gözlerde aşırı sulanma, kaşıntı, çapaklanma, kızarıklık ve sabah uyanıldığında kirpiklerde yapışıklık ve kabuklanma oluşmasıdır. Zamanında tedavi edilmeyen vakalarda, sürekli göz ovuşturulması sonucu korneanın deforme olması, keratokonus adı verilen hastalığa neden olabilir. Bu sebeple alerjik konjonktivit kesinlikle hafife alınmamalıdır.

Ekim 2025

Göz Seğirmesinin Az Bilinen 3 Nedeni!

Stres, yorgunluk, uykusuzluk gibi nedenlerle çoğu zaman zararsız bir durum olarak görülen göz seğirmesi, bazı durumlarda ise vücudun verdiği önemli bir sinyal olabiliyor.

Genellikle birkaç saniye ile birkaç dakika arasında devam edebilen, bazı durumlarda ise aralıklı olarak günlerce sürebilen göz seğirmesine birçok faktör yol açabiliyor. Tıbbi ismi ‘Miyokimi’ olan göz seğirmesi, göz kapaklarını hareket ettiren kasların istemsiz tekrarlayan kasılmaları (spazm) ile oluşuyor. Kimi zaman dışarıdan fark edilebilirken kimi zaman da sadece kişinin kendisi hissediyor. Hastalar göz titremesi yada karşıdan bakan kişi kendisine göz kırptığımı zannettiği şikayetler yaşıyor. Göz seğirmesi çoğu zaman zararsızdır ve birkaç gün içinde kendiliğinden geçer ancak 2 haftadan uzun sürerse, göz kapağı kapanıyorsa, gözlerde bulanıklık ya da yüzde kasılmalar eşlik ediyorsa mutlaka doktora başvurarak olası nedenlerin ortaya çıkarılması gerekir. Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Emel Çolakoğlu, göz seğirmesinin az bilinen 3 önemli nedenini anlatarak, kritik uyarılar ve öneriler yaptı.

Yanlış yaşam alışkanlıkları
Göz seğirmesinin nedenleri arasında yanlış yaşam alışkanlıkları büyük rol oynuyor. Alkol ve tütün kullanımı, aşırı kafein tüketimi (çay, kahve, enerji içecekleri vb), yeterince uyumamak, hiç mola vermeden uzun süre bilgisayar ya da telefon ekranına bakmak ve sağlıksız beslenme bu yanlış alışkanlıklardan sadece birkaçını oluşturuyor. Öte yandan stres yönetimini becerememek ve sürekli aşırı stres altında olmak da göz seğirmesinin başlıca etkenlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Gizli astigmat
Sağ ya da sol gözün seğirmesi tıbbi olarak tanı için önem teşkil etmiyor. Gözünüzün ya da gözlerinizin sık sık seğirmesi gizli astigmat, miyop ya da hipermetropun da habercisi olabileceğinden mutlaka göz doktoruna gitmekte fayda var. Gözlük kullanıyorsanız gözlerinizin seğirmesi, göz numaranızın arttığının da göstergesi olabilir.

Beyin ve sinir sistemi bozukluğu
Göz seğirmesi çok nadir de olsa ciddi bir beyin ya da sinir sistemi bozukluğunun belirtisi olabilir. Bu durumda sadece göz seğirmesine yetmez, hasta başka semptomlar da eşlik etmektedir.

Ekim 2025

Okul Dönemindeki Çocuklarda Göz Tembelliği

Okul dönemi sırasında çocukların sağlık kontrolleri öncelikli olmalıdır. Çocukluk çağında sık görülen göz tembelliği (ambliyopi), erken teşhis edilmediği takdirde kalıcı görme kaybına neden olabilmektedir.

Göz Tembelliği, görme merkezinin bebeklik ve çocukluk döneminde yeterince gelişmemesi nedeniyle bir gözün diğerinden daha iyi görmesi durumudur. Tıp literatüründeki adı ambliyopidir. Göz tembelliğinin toplum içinde görülme sıklığı %1.5 ile %3.5’dir. Erken dönemlerde çocuklarda sık tekrarlanan göz kırpma hareketi veya zayıf olan gözde sağa veya sola kayma gibi belirtiler verir. Göz tembelliği sıklıkla bir gözde ortaya çıkmaktadır. Ancak bazı durumlarda her iki tarafta da oluşabilmektedir. Göz tembelliği, gözlerden birinin diğerine göre daha az kullanılmasından kaynaklanır ve çocuklar bu durumun farkına varmaz. Çoğu zaman sessiz ilerleyen bu problem, okul başarısını ve sosyal gelişimi doğrudan etkileyebilir. Göz Tembelliği çocuğunuzun fark edemediği sessiz bir sorundur. Çocuğunuz hiçbir şikayette bulunmasa dahi okul öncesinde yapılacak basit bir göz muayenesi göz tembelliğini erken fark ederek önlemeye yardımcı olabilir. Çocuklarda okuma sırasında satır atlama, yazıları çok yakından takip etme, başını eğerek bakma, sık düşme ya da gözlerde kayma göz tembelliğinin işaretleri olabilir. Dikkat dağınıklığı ve öğrenme güçlüğü de dolaylı bulgular arasında yer alır. Ebeveynlerin bu sinyalleri göz ardı etmemesi gerekiyor. Göz tembelliği tedavisinde kritik dönem 7–8 yaşına kadar olan süreçtir. Bu dönem sonrasında tedavi şansı azalır ve görme kaybı kalıcı hale gelebilir. Her ebeveynin öncelikle ve özellikle okul sezonu açılmadan, çocukları hiçbir şikayette bulunmasa dahi onları göz muayenesine götürerek kontrollerini yaptırması, göz tembelliği gibi yaşam kalitesini ve okul başarısını alt üst eden bir göz hastalığının erken fark edilip önlenmesini sağlayabilir. Erken yaşta başlanan tedaviler sayesinde çocukların sağlıklı bir görme kapasitesine ulaşması, okul hayatında daha başarılı olmaları ve günlük yaşamda özgüven kazanmaları mümkün hale gelir.

Tedaviyle Çocuğunuza Sağlıklı Bir Görme Kazandırabilirsiniz
Göz tembelliği tedavisinde temel amaç, görme yetisini kaybeden gözün yeniden aktif hale getirilmesidir. Kırma kusurlarına bağlı olarak gelişen göz tembelliği, gözlük kullanımı ile düzeltilerek görme keskinliği artırılabilir. Çocuğun ihtiyaçlarına uygun olarak belirlenen gözlükler, görme gelişimini destekleyen ilk adımdır. Bir diğer önemli tedavi seçeneği gören gözü kapama tedavisidir. Sağlam göz, belirli sürelerle kapatılarak tembel gözün çalışması teşvik edilir. Bu yöntem, gözler arasındaki dengenin yeniden kurulmasına yardımcı olur ve özellikle erken yaşlarda uygulandığında oldukça etkili sonuçlar verir. Bazı vakalarda ise ortoptik egzersizler önerilir. Bu egzersizler, gözlerin koordineli çalışmasını destekler ve görme fonksiyonlarının birlikte gelişmesine katkı sağlar. Düzenli takip ve süreklilik, bu sürecin başarısında belirleyici rol oynar.

Sağlıklı Görme, Okul Başarısının Anahtarıdır
Okul öncesinde yapılacak muayene, çocuğunuzun hem akademik başarısı hem de sağlıklı bir geleceğe adım atması için en önemli yatırımdır. Okul başarısı yalnızca ders çalışmakla değil, sağlıklı bir görme ile mümkündür. Göz tembelliğinin erken teşhisi, çocukların eğitim hayatına güçlü bir başlangıç yapmasını sağlar.

Ekim 2025

Obezite ve Göz Hastalıkları İle İlişkisi

Obezite tüm dünyayı etkileyen ve her geçen gün artmaya devam eden bir hastalıktır. Aynı zamanda vücutta pek çok organı etkiliyor. Bunlardan biri de gözlerimiz!

Obezite ve Katarak
Yapılan uzun süreli araştırmalarla obezitenin katarakt gelişiminde etkili olduğu saptanmış olup obez kişilerde yağ dokulardan salgılanan leptin hormonunun vücuttaki oksidatif stres seviyesini artırarak katarakt oluşumunu hızlandırdığı düşünülüyor. Ayrıca obez kişilerde artan iltihap süreçleri, obeziteye bağlı diyabet gibi damar hasarına sebep olan hastalıklar sonucunda doğal merceğin beslenemediği ve atık maddelerden temizlenemediği görüşü de mevcuttur. Tüm bunlar obez kişilerde diğer sağlıklı bireylere göre daha hızlı katarakt oluşumuna sebep oluyor.

Obezite ve Glokom
Obezitenin göz içi basıncını artırdığı çalışmalarla gösterilmiş olmakla birlikte glokom gelişimiyle doğrudan ilişkisi olduğu gösterilememiş. Ancak glokomun en önemli risk faktörü oküler hipertansiyon, yani yüksek göz tansiyonu, obez hastalarda daha sık olduğundan obezitenin dolaylı glokom risk faktörü olduğu söylenebilir. Obez kişilerde göz içi basıncı artışının sebeplerinden birincisi artan göz çevresi yağ dokusunun göze bası yapması ve göz içi basıncını artırmasıdır. İkincisi damarsal patolojiler, üçüncü mekanizma ise artan inflamasyon yani iltihap, görme sinirinde ve trabeküler ağda neden olduğu oksidatif strese bağlı olarak dokuların kendini atık maddelerden temizlemesinde yetersizlik ve dokuların beslenme bozukluklarına karşı daha hassas olması durumlarını geliştirir.

Obezite ve Sarı Nokta
Halk arasında ‘sarı nokta’ hastalığı olarak bilinen yaşa bağlı makula dejenerasyonu günümüzde yaşlı bireylerdeki en önemli körlük sebeplerinden biridir. Bu hastalığın nedenleri arasında daha önce yapılan çalışmalarda hipertansiyon ve hiperlipidemi gösterilmiştir. Obezitenin bu hastalığa olan etkisi uzun yıllardır araştırılmış ve kanıtlanmıştır. Obez kişilerde makula dejenerasyonunun normal beden kitle indeksine sahip bireylere göre daha fazla olmasının nedenleri arasında yüksek leptin hormonu ve diğer inflamatuar maddelerin yaptığı oksidatif stres gösteriliyor.

Obezite ve Retinopati
Çalışmalar, obez diyabetik hastalarda diyabetik retinopatinin (şeker hastalığına bağlı göz bozukluğu) daha erken ve sık görüldüğünü göstermiş bulunuyor. Aynı zamanda obez kişilerde tıpkı diyabet hastalarında olduğu gibi göz içindeki vasküler büyüme hormonlarında ve inflamatuar maddelerde artış izlenmiştir. Obezitenin yine leptin hormonu fazlalığı nedeniyle diyabetik retinopati ve hipertansif retinopatiye (hipertansiyona bağlı göz bozukluğu) sebep olduğu düşünülüyor. 

Obezite ve Diğer Göz Hastalıkları
Retina atardamar ve toplardamar tıkanıklığı gibi damarsal hastalıkların obez hastalarda normal bireylere göre daha fazla olduğu yapılan bazı çalışmalarda gösterilmiştir. Bu durum obezitenin sebep olduğu kan viskozitesinin, yani kanın yoğunluğunun artışıyla ilişkilendirilmiş, ayrıca yine obez hastalarda normal bireylere göre daha sık olan hipertansiyon, diyabet gibi hastalıklar, retina damarlarında tıkanıklık sebepleri arasında gözleniyor. Bu durum obeziteyi dolaylı olarak bir risk faktörü yapıyor. Daha az sıklıkla görülen obezite ilişkili diğer göz hastalıkları arasında obstrüktif uyku apnesi ile ilişkili durumlar var. Obstrüktif uyku apnesi obez bireylerde görülmekte olup, gözlerde sulanma, batma hissi ve bulanık görmeye sebep olan kuru göz hastalığına ve gevşek kapak sendromuna; santral seröz koryoretinopati, non-arteritik anterior iskemik optik nöropati gibi görmede ani kayıplara sebep olan hastalıklara neden olur.
Günümüzde obez olan bir bireyin zayıflaması ile bu hastalıkların iyileşebileceğine dair kesin sonuç gösteren bir çalışma yapılmamış ancak güncel olarak yapılan bir çalışmada obezite cerrahisi sonrası zayıflayan bireylerde göz damar yapılarında iyileşme olduğu gösterilmiş bulunuyor.

Eylül 2025

Hafıza Kaybının Sessiz Belirtisi Bakışlarda Saklı Olabilir

Yeni bir araştırmaya göre, göz hareketlerindeki değişiklikler hafıza kaybının erken belirtilerini ortaya çıkarıyor olabilir.

Araştırmacıların yürüttüğü yeni bir çalışma, gözlerimizin hareket etme biçimindeki değişimlerin hafıza ve bilişsel sorunların erken tespiti için kullanılabileceğini ortaya koydu. Daha önce yapılan çalışmalardan yola çıkarak, beyin sağlığı sorunları tanısı olan ve olmayan kişilerde “bakış kalıplarındaki” farklılıklar tespit edildi. Çalışmaya hem genç hem de yaşlı katılımcılar dahil edildi. Katılımcıların bir kısmı, hafıza veya bilişsel işlevi etkileyen rahatsızlıklara sahipti. Gönüllüler üzerinde yapılan göz takip testlerinde, hafızası zayıf olan kişilerin görüntülere daha sınırlı alanlardan baktığı ve daha tekdüze bir bakış sergilediği görüldü.

Demansın erken belirtilerine ışık tutabilir
Çalışmada, görsel uyaranlara verilen bu doğal bakış tepkilerinin hafıza işleviyle yakından ilişkili olduğu sonucuna varıldı. Göz hareketlerindeki bu değişimlerin, beynin hafıza merkezi olan hipokampüsteki bozulmalarla bağlantılı olabileceği düşünülüyor. Araştırmacılar, bu bulguların gelecekte demans ve Alzheimer gibi hastalıkların erken teşhisinde basit ve ekonomik bir yöntem olarak kullanılabileceğini belirtiyor.

Eylül 2025

Hazır Kahve Görme Kaybına Neden Oluyor mu?

Yakın dönem geniş kapsamlı bir araştırmanın sonuçları her gün tüketilen hazır kahvenin yaşa bağlı görme kaybına yol açabilen sarı nokta hastalığı riskini artırabileceğini ortaya koydu.

Birleşik Krallık Biobank veri tabanından alınan 500 binden fazla kişinin sağlık verileri incelendi. Araştırmada, özellikle hazır kahve tüketen bireylerde, ileri yaşlarda görme kaybına yol açan kuru tip yaşa bağlı sarı nokta riskinin arttığı saptandı. Diğer yandan, filtre kahve veya kafeinsiz kahve tüketen bireylerde benzer bir risk gözlemlenmedi. Genellikle bu hastalık 55 yaşından sonra ya da kalıtsal olarak daha erken görülebiliyor. Hastalık tedavi edilmezse görme kayıplarına yol açabiliyor. Araştırmaya katılanların görme merkezinde bir kısmının yıprandığını ve insanların okuma, araba kullanma ve yüzleri tanıma yeteneğinin etkilediği görüldü. Uzmanlar hazır kahvede kullanılan katkı maddeleri ya da üretim sürecine bağlı bazı bileşenlerin retina sağlığı üzerinde zararlı etkileri olabileceğine dikkat çekiyor.

Türk kahvesi tercih edilebilir
Sarı Nokta hastalığının risk nedenleri yaş ve kalıtımsal özelliklerdir. Diğer risk etkenleri ise hipertansiyon, sigara, beslenme şekli, lipid – kolesterol yüksekliği, güneş ışığına uzun süre maruz kalma ve obezitedir. Yaşa bağlı ve kalıtımsal etkenleri ortadan kaldırmak mümkün değildir ancak diğer risk etkenleri kontrol edilebilir. Özellikle günümüzde beslenme bozukluğu olan kişilerde sarı nokta hastalığı durumunda Akdeniz diyeti önerilmektedir. Bu nedenle yaşa bağlı sarı nokta riski yüksek olan kişiler hazır kahveden kaçınmalıdır. Hazır kahve yerine filtre kahve, Türk kahvesi ya da espresso tercih edilebilir.

Eylül 2025

Çocuklarda Miyop ve Hipermetrop Belirtileri

Göz sağlığı, çocukların bilişsel, akademik ve psiko-sosyal gelişim süreçlerinde temel rol oynayan; öğrenme, dikkat, odaklanma ve çevreyle sağlıklı iletişim kurma gibi beceriler üzerinde doğrudan etkili olan kritik bir sağlık faktörüdür.

Göz sağlığı, çocukların akademik başarıları ve genel gelişimi üzerinde doğrudan etkili olan kritik bir unsurdur. Çocuklarda miyop (uzağı görememe) ve hipermetrop (yakını görememe) gibi kırma kusurları, erken dönemde fark edilip tedavi edilmediğinde okul performansından sosyal hayata kadar birçok alanı olumsuz etkileyebilir. Miyop, genellikle okul çağında ortaya çıkan ve uzak mesafedeki nesnelerin net görülememesiyle karakterize edilen bir görme kusurudur. Tahtayı görmekte zorlanan ya da uzak objeleri ayırt edemeyen çocuklar, bu durumu çeşitli şekillerde dışa vurabilir. Hipermetrop ise yakın mesafedeki nesnelerin net görülememesiyle tanımlanır. Bu durum, daha erken yaşlarda dahi fark edilebilir ve özellikle okuma, yazma, oyun oynama gibi yakın odaklı aktivitelerde güçlük yaşanmasına yol açabilir. Her iki durum da erken teşhis edildiğinde tedaviye olumlu yanıt verme ihtimali yüksektir.

Belirtiler Nelerdir?
Ailelerin dikkat etmesi gereken bazı yaygın belirtiler şunlardır:

  • Gözlerini kısarak bakma: Uzak nesneleri net göremeyen çocuklar, daha iyi odaklanmak amacıyla gözlerini kısabilir.
  • Sık sık göz ovuşturma veya kırpma: Görme bozuklukları, gözde yorgunluk ve rahatsızlık hissine neden olabilir.
  • Baş ağrısı: Özellikle uzun süreli odaklanma gerektiren aktiviteler sonrası ortaya çıkan baş ağrıları, görme problemlerine işaret edebilir.
  • Ders başarısında düşüş: Tahtayı net görememek veya yazılı materyali okuyamamak, öğrenmeyi ve dikkat süresini olumsuz etkileyebilir.
  • Yakın mesafeye odaklanmada zorlanma: Hipermetrop çocuklarda, kitap okuma ya da yazı yazma sırasında zorluk yaşanabilir.

Göz Sağlığını Korumak İçin Ailelere Öneriler
Çocuklarda göz hastalıklarının erken tanısı ve tedavisi, gelişimsel süreç açısından son derece önemlidir. Bu nedenle ebeveynlerin bazı konulara özel dikkat göstermesi gerekmektedir:

  • Düzenli göz muayenesi: Çocuklar 1, 3 ve 5 yaşlarında mutlaka göz muayenesinden geçirilmeli, ardından okul dönemi boyunca her yıl düzenli kontroller yapılmalıdır.
  • Belirtileri takip edin: Göz ovuşturma, göz kısarak bakma, sık baş ağrısı ya da odaklanma problemleri gibi şikayetlerde zaman kaybetmeden göz doktoruna başvurulmalıdır.
  • Dijital ekran süresini sınırlayın: Uzun süre ekran karşısında kalmak, çocuklarda göz yorgunluğuna ve kırma kusurlarının belirginleşmesine neden olabilir. Ekran süresi yaşa uygun şekilde sınırlandırılmalı, mümkünse dış ortamda geçirilen süre artırılmalıdır.

Ağustos 2025

Ekranların Sessiz Tehdidi Dijital Göz Yorgunluğu

Akıllı cihazlarla geçirilen uzun saatler, göz sağlığını tehdit ediyor. Kuruluk, bulanıklık ve baş ağrısıyla kendini gösteren dijital göz yorgunluğu her geçen gün daha fazla kişiyi etkiliyor.

Akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve tabletler ile geçirilen uzun saatler, göz sağlığımız açısından ciddi riskler barındırıyor. Özellikle son yıllarda artış gösteren dijital göz yorgunluğu (diğer adıyla bilgisayar görme sendromu), gözlerde kuruluk, bulanıklık ve baş ağrısı gibi şikâyetlerle kendini gösteriyor. Uzun süreli ekran kullanımı, göz sağlığını olumsuz etkileyen dijital göz yorgunluğunu beraberinde getiriyor.

Dijital Göz Yorgunluğunun Belirtileri Neler?
Dijital ekranlara uzun süre boyunca ara vermeden bakmak, göz kaslarını zorlayarak çeşitli rahatsızlıklara yol açabilir. Bu durum, dijital göz yorgunluğu olarak tanımlanır ve özellikle yoğun ekran kullanan bireylerde daha sık görülür. En yaygın belirtiler arasında gözlerde kuruluk veya yanma hissi, bulanık ya da çift görme, baş ağrısı, gözlerde batma veya sulanma ile odaklanma güçlüğü yer alır. Bu semptomlar, ekran karşısında geçirilen sürenin artmasıyla birlikte daha belirgin hale gelir.

Gözlerinizi Korumak İçin Ne Yapabilirsiniz?
Dijital göz yorgunluğunu azaltmak için uzmanlar şu önerilerde bulunuyor;

  • 20-20-20 kuralını uygulayın: Her 20 dakikada bir, 20 saniye boyunca 20 adım (yaklaşık 6 metre) uzağa bakın.
  • Ekran parlaklığını ve kontrastını ayarlayın
  • Yansımayı önleyen ekran filtreleri kullanın
  • Göz kırpmayı unutmayın: Ekrana bakarken göz kırpma sıklığı azalır, bu da kuruluğa yol açar. Bilinçli olarak daha sık göz kırpmak faydalıdır.
  • Düzenli göz muayeneleri yaptırın

Unutmayın, Gözleriniz de Dinlenmeye İhtiyaç Duyar
Göz sağlığı, dijital çağda daha fazla özen isteyen bir konu haline geldi. Ekran süresini sınırlamak, doğru oturuş pozisyonu ve uygun aydınlatma gibi küçük ama etkili alışkanlıklar, gözlerinizi dijital çağın yorgunluğundan koruyabilir.

Ağustos 2025

Hazır Kahve Tüketiminin Görme Kaybıyla Bağlantısı Olabilir

Hazır kahve tüketimi, ileri yaşlarda görme kaybına neden olabilen bir göz hastalığı olan yaşa bağlı makula dejenerasyonu riskini artırabilir.

Çinli bilim insanları tarafından yürütülen yeni bir araştırma, hazır kahve tercih eden bireylerin bu hastalığa yakalanma olasılığının diğer kahve türlerini tüketenlere göre yedi kat daha fazla olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre, makula dejenerasyonu hastalığında göz retinasının merkezi kısmı olan makula zamanla hasar görüyor. Bu durum ise okuma, araç kullanma ve yüzleri tanıma gibi günlük işlevleri olumsuz etkiliyor.

Çalışmanın başyazarı göz doktoru Dr. Qi Jia, “Hazır kahve, yaşa bağlı makula dejenerasyonu riskini artırabilir ve tüketimini azaltmak, bu riski önlemeye yardımcı olabilir” uyarısında bulundu. Dr. Jia, özellikle makula dejenerasyonu riski taşıyan bireylerin hazır kahveden uzak durması gerektiğini vurguladı.

Kimler Risk Altında?

Uzmanlar, ailesinde makula dejenerasyonu öyküsü olanlar, sigara içenler, fazla kilolu bireyler ve yüksek tansiyon hastalarının daha yüksek risk altında olduğuna dikkat çekiyor. Ayrıca mavi veya yeşil göz rengine sahip kişilerde de güneş ışığına karşı düşük pigmentasyon nedeniyle makula dejenerasyonu gelişme olasılığı daha yüksek.

Hazır kahvenin üretim sürecinde ortaya çıkan akrilamid isimli kimyasalın, kan dolaşımına karışarak retinaya zarar verebileceği düşünülüyor. Bu kimyasalın, makula dejenerasyonu gelişiminde etkili olabileceği belirtiliyor.

Çalışma, İngiltere Biyobankası ve Finlandiya’daki FinnGen konsorsiyumundan alınan genetik verilerle destekleniyor. Araştırmada doğrudan katılımcıların kahve tercihlerine değil, bireylerin genetik yapılarının hangi tür kahveyi tercih etmeye yatkın olduğuna bakıldı. Katılımcılar, genetik eğilimlerine göre hazır, çekilmiş ya da kafeinsiz kahve tüketicileri olarak gruplandırıldı. Elde edilen sonuçlara göre, hazır kahve içme eğilimi olan bireylerde “kuru tip” makula dejenerasyonuna yakalanma riski %692, “yaş tip” AMD riskiyse %159 oranında artmış durumda. Kafeinsiz kahve tercih edenlerde kuru tip makula dejenerasyonu riskinde %80 artış gözlendi; ancak bu istatistik anlamlı bulunmadı.

Ağustos 2025

Glokom ve Kötü Uyku Arasındaki İlişki

İyi bir gece uykusu bir lüks değil; sağlıklı bir yaşamın temelidir. Son yıllarda yapılan çalışmalar, uyku kalitesi ile kronik göz hastalıkları arasındaki ilişkiye ışık tutmuştur. Özellikle glokom ile çeşitli uyku bozuklukları arasında önemli bağlantılar olduğu görülmektedir.

Glokom, genellikle “sessiz hırsız” olarak tanımlanır; çünkü hastalık ilerleyene kadar belirti vermez. Ancak yeni veriler, glokomun yalnızca görme kaybı ile değil, aynı zamanda bireylerin genel yaşam kalitesi, günlük işlevsellikleri ve hatta ruh sağlıkları ile derin ilişkileri olduğunu ortaya koymaktadır. Görme alanı kaybı ilerledikçe bireylerin gece araç kullanma, merdiven inip çıkma, okuma veya yüz tanıma gibi temel yaşam becerilerinde zorluk yaşadığı saptanmıştır. Bu işlev kaybı, bireylerde artan düzeyde stres, kaygı ve sosyal izolasyona neden olabilir. Uyku bozukluklarının eşlik etmesi ise bu döngüyü daha da ağırlaştırır. Glokom hastalarında yapılan anket bazlı çalışmalarda, uyku kalitesinin düşük olduğu bireylerde depresif belirtiler ve günlük yaşam aktivitelerinde zorluk yaşama oranları daha yüksek bulunmuştur. Uyku sırasında melatonin salınımındaki bozulmaların sadece biyolojik saat üzerinde değil, ruh hali üzerinde de etkili olabileceği düşünülmektedir. Glokom sadece bir göz hastalığı değil; sistemik etkileri olan, multidisipliner yaklaşım gerektiren bir durumdur. Bu nedenle, glokom tanısı konulan bireylerde sadece göz içi basıncı kontrolü değil, yaşam tarzı alışkanlıkları, uyku kalitesi, uyku apnesi riski ve ruh sağlığı da bütüncül bir şekilde değerlendirilmelidir.

Glokom ve Uyku Düzeni: Nörolojik Bir Bağlantı
Uyku sırasında vücudumuz dinlenirken beynimiz aktif olarak çalışır; sinir hücreleri arasında yeni bağlantılar kurulur, hafıza pekiştirilir ve sinir sistemi dengelenir. Ancak uyku kalitesindeki bozulmalar, bu dengeyi zedeleyerek bazı nörodejeneratif hastalıkların ilerlemesini tetikleyebilir. Glokom da bunlardan biridir. ABD Ulusal Sağlık ve Beslenme İnceleme Anketi (NHANES) verilerine dayanan büyük ölçekli bir çalışmada, glokom hastalarında uyku süresi ve kalitesi ile optik sinir hasarı ve görme alanı kaybı arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Fundus fotoğrafçılığı ve otomatik görme alanı testleriyle değerlendirilen katılımcılarda, aşağıdaki bulgular öne çıkmıştır:

  • Gecede 10 saatten fazla uyuyan bireylerde, glokom görülme olasılığı 7 saat uyuyanlara kıyasla 3 kat daha yüksektir.
  • 9 dakikadan kısa sürede ya da 30 dakikadan uzun sürede uykuya dalan bireylerde, glokom riski iki kat artmıştır.
  • Gecede 3 saatten az veya 10 saatten fazla uyuyanlarda, görme kaybı yaşama riski, ideal uyku süresi olan 7 saatlik gruba göre üç kat daha fazladır.
  • Gündüz uykululuk nedeniyle bir şeyleri hatırlamada zorluk çektiğini söyleyen kişilerin, gün içinde uykulu olmadığını ve hafıza sorunları yaşamadığını söyleyen kişilere göre görme alanı kaybı yaşama olasılığının iki kat daha fazla olduğu görülmüştür.
  • Gün içinde uykulu oldukları için hobileriyle ilgili çalışmalarda zorluk çektiklerini söyleyen kişilerin, hobileriyle ilgili çalışmalarında sorun yaşamadıklarını ve gündüzleri uykulu olmadıklarını söyleyen kişilere göre görme kaybı yaşama olasılıkları daha fazladır.

Bu veriler, uyku süresi ve kalitesinin yalnızca genel sağlık değil, aynı zamanda göz sağlığı açısından da kritik öneme sahip olduğunu göstermektedir.

Obstrüktif Uyku Apnesi ve Glokom
Obstrüktif Uyku Apne Sendromu (OSAS), hava yolunun uyku sırasında tekrarlayan şekilde tıkanmasıyla karakterize edilen ciddi bir hastalıktır. OSAS, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve inme gibi sistemik sorunların yanı sıra glokomla da ilişkilidir. Araştırmalar, uyku apnesi olan bireylerde glokom gelişme riskinin 10 kat artabileceğini göstermiştir. Son yıllarda geliştirilen kontakt lens sensörleri (CLS) ile göz içi basıncı (GİB) 24 saat boyunca, özellikle gece boyunca kesintisiz şekilde izlenebilmektedir. Bu teknolojiler, glokom ile uyku apnesi arasındaki bağlantının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamaktadır.

Uyku Pozisyonları ve Göz İçi Basıncı
Yapılan çalışmalar, yatay pozisyonda göz içi basıncının oturur pozisyona göre daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bu fark, glokom hastalarında daha belirgindir. Özellikle yüz üstü veya yan yatma gibi bazı uyku pozisyonları, bir gözdeki GİB’yi artırarak asimetrik optik sinir hasarına neden olabilir. Bu durumun nedenine dair kesin mekanizma tam olarak bilinmemekle birlikte, episkleral venöz basınçta artış ve koroidal kan akımındaki değişiklikler gibi faktörlerin rol oynayabileceği düşünülmektedir.

Korunma ve Erken Tanı: Düzenli Göz Muayenesi Şart
Glokom, genellikle sessiz seyreden ve geç dönemde semptom veren bir hastalıktır. Bu nedenle 40 yaşından itibaren düzenli göz muayeneleri, erken tanı açısından büyük önem taşır. Risk faktörleri taşıyan bireylerde – örneğin uyku bozuklukları, OSAS tanısı olanlarda daha sık aralıklarla kontrol önerilir.

Sonuç ve Öneriler

  • Uyku süresi ve kalitesi, glokom gelişimi ve ilerlemesiyle yakından ilişkilidir.
  • Uyku apnesi gibi sistemik hastalıkların kontrol altına alınması, glokom riskini azaltabilir.
  • Uyku pozisyonlarının, özellikle uzun süreli yüzüstü yatışın, GİB üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulmalıdır.
  • Uyku bozukluğu yaşayan bireylerde glokom açısından tarama yapılması önerilebilir.

Göz sağlığı uzmanlarının, uyku hijyeni hakkında hastalarını bilgilendirmesi ve gerekirse uyku uzmanlarıyla iş birliği yapması önemlidir.

Temmuz 2025