
Selin Olmsted Studio
Gözlük Tutkusu ile Standartların Ötesine Odaklanıyor
“Silmo İstanbul yerel ve uluslararası markalar ile üreticilere Türkiye, Doğu Avrupa, Orta Doğu, Rusya, Orta Asya ve Kuzey Afrika gibi yeni pazarlarla işbirliği yapma ve genişleme fırsatı sunuyor.”
Selin Olmsted Studio Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk bağımsız gözlük tasarım stüdyosu olarak yeteneği kadar yüksek farkındalığı ve vizyoner kimliğiyle de öne çıkan tasarımcı Selin Olmsted tarafından New York merkezli olarak 2015 yılında kuruldu. Selin Olmsted, stüdyosunun merkezine tasarımın hem estetik olarak etkileyici hem de ticari açıdan uygulanabilir olmasını sağlama çabasını, sürekli öğrenme ve gelişme yaklaşımını, yeni trendlere ve teknolojilere daima hazırlıklı olmayı, iş ortakları ve gözlük zanaatkarlarıyla yakın bağlar kurmayı, bilgisini geleceğin tasarımcı kuşaklarıyla paylaşmayı ve sosyal sorumluluk projeleriyle topluma katkı sunmayı yerleştirmiştir. Ünlü tasarımcı ile gözlüklere bakış açısı, stüdyosu ve tüm yaratıcı çalışmaları hakkında gerçekleştirdiğimiz özel röportajı sunuyoruz.

Merhaba Selin Hanım. Okurlarımız için kendinizi tanıtıp, sektörle buluşma hikayenizden bahsedebilir misiniz?
Merhaba, ben Selin Olmsted. Aslen İstanbulluyum. Kariyerime erkek giyim tasarımcısı olarak başladım ve gözlüğe geçmeden önce on yılı aşkın bir süre bu alanda çalıştım. Yolum, önce serbest ardından tam zamanlı olarak çalıştığım New York’taki Warby Parker’a katıldığımda değişti. Burada, Oliver Peoples’ın Kurucu Ortağı ve sektörün efsane isimlerinden Kenny Schwartz’tan öğrenme ayrıcalığını yaşadım; onun mentorluğu benim için çok değerliydi. Yaklaşık üç yıl kıdemli tasarımcı olarak çalıştıktan sonra, ABD’deki ilk bağımsız gözlük tasarım stüdyosunu kurdum. Bu yıl itibarıyla 10. yılını kutlayan stüdyomuz, global gözlük markalarına tasarım, trend tahmini, ürün geliştirme, ithalat ve üretim hizmetleriyle destek sunuyor.
Selin Olmsted Studio nasıl doğdu? Markanızı hangi temel hedefler ve değerler üzerine inşa ettiniz?
Warby Parker’da çalışırken New York’ta düzenlenen Vision Expo East’e katılma fırsatı buldum. Bu deneyim, bağımsız gözlük markalarının yaratıcılığı ve özgünlüğünü keşfetmemi sağladı. O dönemde Selima Optics’ten Selima Salaun ile de tanıştım ve yaptığımız sohbet bende derin bir iz bıraktı. ABD’de resmi gözlük tasarımı programları ve yerel üretimin eksikliğinden, ben de dahil olmak üzere çoğu tasarımcının farklı yaratıcı ya da optik alanlardan bu sektöre neredeyse tesadüfi girişinden bahsetmiştik. Bağımsız markaların özel tasarım desteğine ihtiyaç duyduğu açıkça ortadaydı. İşte bu farkındalık, ABD’deki ilk bağımsız gözlük tasarım stüdyosu olarak Selin Olmsted Studio’yu kurmam için bana ilham verdi.
Gözlük tasarımı sizin için ne ifade ediyor ve ilham kaynağı olarak yaratıcılığınızı en çok hangi unsurlar etkiliyor?
Gözlük tasarımı benim için sadece bir mesleği değil, amacımı ifade ediyor. Sokakta yürürken gözlük takan birini gördüğümde, şeklin ve rengin ona nasıl uyduğunu, başka hangi kombinasyonların yeni ve güzel bir şey ortaya çıkarabileceğini hayal ediyorum. Tıbbı bir ihtiyaç oldukları doğru ancak çoğu zaman günde 10–12 saat boyunca en görünür yer olan yüzümüzde taşıdığımız bir stil ifadesi anlamına da geliyorlar. Bu da gözlüğün yüze rahat oturması, harika görünmesi ve kullanıcısına özgüven vermesi gibi sorumluluklar yüklerken, yaratıcılık fırsatı da sağlıyor. Tasarımlarımda sporla yaşam tarzını, sporla modayı birleştirmek ya da dandy estetiğini minimal ve modern bakışla yeniden yorumlamak gibi farklı dünyaları tek modelde bir araya getirmeyi seviyorum. Ayrıca, tanıdık gözlük formlarını beklenmedik malzeme, renk veya detaylarla yeniden kurgulamaktan keyif alıyorum. Üretim gelişmeleri de derinden etkiliyor. Kalıp işçiliğinin inceltilmesi, CNC yüzey işleme yenilikleri, çok renkli laminasyon teknikleri, olanakları genişletiyor ve tasarım sürecimizi ileriye taşıyor.
Sizce işlevsellik, yüze uyum, hafiflik gibi faktörler yaratıcı süreci kısıtlıyor mu? Tasarım Dna’nızı nasıl tanımlarsınız?
Tam tersine yaratıcılığın anlamlı ve giyilebilir bir şeye dönüşmesi bu unsurlarla garantilenir. Bizim için tasarım, her açı, her yarıçap ve her yüzeyin özenle çözülmesi demektir. Ön form ile sapın kusursuz şekilde akması ve gözü rahatsız eden geçişlerden kaçınılması gerekir ki, bakan göz bir uyum hissi yaşasın. Çerçevenin her parçası hatta gizli detayları bile titizlikle düşünülmelidir. Gözlükle kişisel ve samimi bir bağ kurarak özel bir anlam kazandırdığından, küçük ve ince detayların kullanıcı tarafından zamanla keşfedilmesi ise apayrı bir keyif veriyor. Bir tasarımı değerlendirirken ekibime sık sık; ürüne emeğimle kazandığım parayı harcar mıydım ya da bir randevuda taksam özgüvenli hisseder miydim sorularını hatırlatırım. Bu sorular bizi dürüst kılıyor. Misyonumuz, duygu uyandıran, özgüven aşılayan ve biraz da büyü taşıyan gözlükler tasarlamaktır. Ayrıca, verilen perakende fiyat noktasında en yüksek algılanan değeri sunmayı önemsiyoruz. Proje izin verdiğinde ise bio- malzemeler, ileri üretim teknikleri ve sürdürülebilir ambalajları araştırıyoruz. Çünkü günümüzde tasarım, estetiğin ötesinde bir sorumluluk da taşıyor.


İtalya, Japonya ve Çin merkezli üreticilerle çalışmanın en büyük avantajları ve zorlukları nelerdir?
İtalyan üreticiler düşük minimum sipariş miktarları, asetatta kusursuz polisaj ve tamburlama, enjeksiyon plastiklerde üstün renk uygulamaları gibi avantajlar sunuyor, ancak Çin’e kıyasla üretim yeniliklerinde daha sınırlılar ve yüksek kalıp maliyetleri olumsuzluk teşkil edebiliyor. Japon üreticiler titanyum işçiliği ve detay hassasiyetinde, asetatta polisaj ve renk çeşitliliğinde öne çıkıyor; ancak uzun teslim süreleri ve tasarım kısıtlamaları dezavantaj oluşturuyor. Çin üreticiler ise hızlı iletişim, yenilikçilik ve taleplerimize yönelik uyum ve esneklikte başarılılar, fakat minimum sipariş miktarlarının İtalya ve Japonya’ya kıyasla daha yüksek olması zorluk yaratabiliyor.
Prestijli markalarla yaptığınız işbirliklerinde kendi tasarım çizginizi korurken her markanın ruhunu da yansıtıyorsunuz. Bu dengeyi nasıl kuruyorsunuz? Yakın gelecek için yeni ortaklık sürprizleri var mı?
Biz her zaman tasarım sürecinin merkezine markanın kimliğini ve müşterisini koyarak başlıyoruz. Bir ön form, sap ya da renk hikayesi geliştirirken kendimize sürekli “Bu müşteri bunu takar mı? İster mi? Satın alır mı?” sorularını soruyoruz. Bazen müşterinin görsellerini oluşturuyor ya da referans alıyoruz, böylece onları net bir şekilde gözümüzde canlandırıp o kişi için tasarlayabiliyoruz. Markanın Dna’sı bizim yol haritamızdır. Kararlarımızı yönlendirir, seçimlerimizi sadeleştirmemize yardımcı olur ve kendi tasarım dilimizi ileriye taşırken markanın karakterine sadık kalmamızı sağlar. Yakın zamanda Raen’in dünyaca ünlü sörfçüler Mikey February ve Coco Ho ile yaptığı işbirliği için heyecan verici 2026 İlkbahar/Yaz güneş gözlüğü modellerini tamamladık. İlk çeyrekte piyasaya çıkacak.
Sürdürülebilirlik ve çevresel sorumluluk kavramları malzeme seçimlerinize nasıl yansıyor? Koleksiyonlarınızda hangi malzemeler öne çıkıyor?
Birkaç yıl önce müşterilerimizin bir kısmı standart malzemelerden bio-asetat ve bio-TR90 gibi bio-bazlı nylon’lara geçmeye başladı. Bu durum hem gözlük hem ambalajda sürdürülebilir malzeme seçeneklerine ve üretim tekniklerine dair araştırmalarımızı derinleştirmemizi sağladı. Sonuçlar umut vadediyor. Bu malzemelerin çoğunluğu henüz yüzde 100 yerine yaklaşık yüzde 66 oranında bio-bazlı olsa da devam eden AR-GE çalışmaları oranları istikrarlı bir şekilde iyileştiriyor ve zamanla fosil yakıt bazlı malzemelerin artışını bekliyoruz. Bizde en çok heyecan uyandıran malzeme ise Eastman’in patentli moleküler geri dönüşüm teknolojisiyle geliştirdiği CRT-Acetate da denilen yenilenebilir asetattır. Bu teknoloji, atık plastikleri moleküler geri dönüşüm yoluyla asetat üretimi için bakir hammaddeye dönüştürürken, geleneksel asetat renklerinin tamamına erişim imkanı veriyor. Ambalajda da sürdürülebilirliği destekleyen bio-bazlı/bitki bazlı kaplanmış kumaşlardan yapılan gözlük kılıflarından ilham alıyoruz.


Kosmos ve Myrtle isimli modelleriniz göz kamaştırıyor. Genel özelliklerini ve sizi heyecanlandıran detaylarını paylaşır mısınız?
Kosmos ve Myrtle’ı, New York merkezli bağımsız moda gözlük markası Carla Colour için tasarladık. Kosmos, heykelsi ve fütüristik bir “bat-eye” olarak cesur, eğlenceli ve alışılmışın ötesinde bir çerçevedir. Evrende yapılan bir yolculuk hissini uyandırmak için tasarlandı; görme ve görülme biçiminizi dönüştüren bir parça. Myrtle ise Gena Rowlands’ın 1977 yapımı kült film Opening Night’ın unutulmaz karakterinden ilham alıyor. Altın metal detaylara sahip, büyük boy geometrik bir aviator; saf dramayı ve varlığı kucaklıyor. Her ikisi de İtalyan eko-asetattan üretildi ve %100 UVA/UVB koruması sunan bio-nylon camlarla tamamlandı. Modelleri dünyanın ilk sürdürülebilir kaktüs derisi kumaşından yapılmış kılıf ve yüzde 100 geri dönüştürülmüş temizleme beziyle sunuyoruz.
Küresel gözlük trendleri üzerine kapsamlı ve güçlü çalışmalar sunuyorsunuz. Eyewear Trend Raporlarınızı nasıl hazırladığınızı ve 2026 trendlerinde öne çıkanları paylaşır mısınız?
Hazırlama süreci tüm yılı kapsıyor. İlhamı, moda defileleri, kültürel hareketler, sanat, tasarım, komşu endüstriler ve malzeme yenilikleri gibi pek çok kaynaktan toplayarak, bunları gözlük merceğinden süzüyoruz. Ayrıca perakende verilerini yakından takip ediyor, sektördeki iş ortaklarımızla görüşerek piyasada nelerin hareket ettiğini anlamaya çalışıyoruz. Amacımız, tüm bunları yalnızca ilham veren değil, aynı zamanda markalar için stratejik bir öngörü aracı işlevi gören net temalara dönüştürmektir. 2026 yılı için de birkaç yol gösterici tema belirledik. Cesur mimari formlar ve adeta giyilebilir sanat gibi hissedilen çerçeve yapıları üzerine odaklanan Sculptural; nostaljiye, zanaatkarlığa ve el işinin kusurlu güzelliğine yönelen Sentimental; tavır, cesaret ve bireysellik taşıyarak gündelik başkaldırıyı yakalayan Punk Quotidien, minimalizme, hafifliğe ve ileri düzey konfora odaklanan Ultralight ve gözlükleri alışılmışın çok ötesine taşıyan, beklenmedik oranlarla, görsel oyunlarla ve tekinsizlik hissine odaklanan Surrealism. Bu temaların tümü bir araya geldiğinde yeni yılla sektörün daha ifade dolu, teknik olarak daha yenilikçi ve kullanıcıyla daha fazla duygusal bağ kuran gözlüklere yöneleceğini görüyoruz.
Geçtiğimiz yılki Silmo İstanbul Akademik gibi birçok etkinlikte uzmanlığınızı paylaşmaktasınız. Sektörel eğitimlerdeki artışın optik dünyasına öncelikli yararları sizce nelerdir?
Sektörel eğitim, şu anda optik dünyası için en önemli gelişmelerden biridir. Gözlükler uzun süre öncelikli olarak tıbbi bir cihaz olarak değerlendirildi; moda aksesuarı ya da stil ürünü olarak görülmedi. Tüm sektörel eğitimlerin yükselişi bu boşluğu kapatmaya yardımcı oluyor. Optik mağaza sahipleri ve optisyenler için trendleri, ürün ve malzeme yeniliklerini, müşteri davranışlarını daha derinlemesine anlamanın önüne açıyor. Bilgi artışı, daha zekice kararlar almayı destekler. Ayrıca üreticiler ve tasarımcılarla daha güçlü bağlar kurmalarını sağlar. Optik öğrencileri ve genç tasarımcılar ise gözlük tasarımında gerçek bir kariyer şansı olduğunu görür. Eğitimler, sektörün yaratıcı ve teknik yönlerini tanıtır, sektörel aktörlerle bağlantı kurmalarına yardımcı olur ve yeni bakış açıları getirmeleri için ilham verir. Benim için Silmo İstanbul Akademik gibi platformlarda konuşmacı olmak yalnızca bilgi paylaşmak değil, aynı zamanda bir kıvılcım yakmak anlamına geliyor. Çünkü eğitim arttığında ve bağlantılar kurulduğunda tüm sektör birlikte ilerler.
Silmo İstanbul Optik Fuarı 19-22 Kasım 2025 tarihleri arasında 12. kez gerçekleşecek. Fuarın gelişimini ve endüstriye katkılarını nasıl yorumlarsınız?
Silmo İstanbul Optik Fuarı, özellikle bölgedeki optik endüstrisi için en önemli platformlardan biri haline geldi. Yıllar içinde hem ölçek hem de etki açısından büyüyerek yalnızca Türk optik profesyonelleri değil, giderek artan uluslararası bir kitleyi de kendine çekiyor. Bu gelişim de bağımsız markaların, distribütörlerin, büyük üreticilerin, optisyenlerin ve tasarımcıların buluşup fikir alışverişinde bulunabileceği değerli bir buluşma noktası yaratıyor. Silmo İstanbul ayrıca, yerel ve uluslararası markalar ile üreticilere Türkiye, Doğu Avrupa, Orta Doğu, Rusya, Orta Asya ve Kuzey Afrika gibi yeni pazarlarda işbirliği yapma ve genişleme fırsatı sunuyor.
Değerli röportajınız için çok teşekkür ederiz. Son olarak dergimiz 4 your eyes hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz?
Ben teşekkür ederim. 4 your eyes, Türkiye’de ve komşu ülkelerde optik sektörü için bilgilendiren, ilham veren ve profesyonelleri birleştiren bir platform yaratarak önemli bir rol üstleniyor. İş dünyasına yönelik içgörüleri yaratıcı yönelimlerle birleştirerek, sektörün nereye gittiğine dair kapsamlı bir bakış sunmanızı, aynı zamanda bağımsız markaların ve büyük moda evlerinin yeni sezon koleksiyonlarını tanıtmanızı gerçekten değerli buluyorum. Gerçek anlamda katkı sağlayan bir yayın ve parçası olmaktan onur duydum.
Eylül 2025