Caroline Abram

Moda Ve Tasarımla Şekillenen Bir Yolculuk…

Kadınlara zarif ve neşeli stiller sunan Caroline Abram, gözlüğü görünümün ayrılmaz parçası haline getiren özgün çizgisiyle gönülleri fethediyor.

Caroline Abram hukuk ve ekonomi eğitimi aldıktan sonra, kariyerini moda ve tasarım alanında sürdürmeye karar verdi. Balmain, Celine ve Chloé gibi saygın moda evlerinde çalışarak moda dünyasında adım attıktan sonra gözlük tasarımına yöneldi. 2008 yılında kendi adını taşıyan gözlük markasını kurarak uzun yıllar kullanılabilecek, kaliteli ve modaya yön veren çerçeveler tasarlamaya odaklandı. Moda geçmişi ve gözlüklere duyduğu tutkuyla Caroline Abram, klasik zarafeti modern bir dokunuşla buluşturan özgün bir stil yarattı. Fransız tasarımcı Caroline Abram’ın zamansız ve sofistike çizgileriyle öne çıkan koleksiyonları, onun tasarıma bakışını ve ilham kaynaklarını birebir yansıtıyor. Dünyaca ünlü Fransız tasarımcı ile gözlük dünyasıyla nasıl tanıştığını, tasarıma olan tutkusunu ve koleksiyonlarını besleyen ilham kaynaklarını paylaştığı röportajı sunuyoruz.

Gözlük dünyasında doğup, büyüdünüz. Ailenizin izinden gitmek sizin için kaçınılmaz mıydı?
Pek öyle denemez doğrusu. Hatta ilk gençlik yıllarımda gözlükler bana pek bir şey ifade etmiyordu. Benim asıl tutkum çizimdi. Ama annem mutlaka bir diplomam olmasını istiyordu ve ben matematik, fizik ve teknik çizimde çok iyiydim. Bu yüzden diplomamı aldıktan sonra başka bir alana yöneleceğimi düşünüyordum. Sonra her şey doğal bir akışla gelişti. Annemin optik mağazasında çalışmaya başladım. Akşamları da seramik atölyelerine gidiyordum. Bu işin ne kadar zaman alıcı olduğunu biliyordum ve ömrüm boyunca yapmak isteyeceğimden henüz emin değildim.

Tasarım alanına yönelmenizi sağlayan şey neydi?
Bir şeyler yaratma ihtiyacındaydım. Aslında her şey tesadüfen gelişti. 18 yaşındayken bir yıl boyunca Senegal’de babamın yanında kaldım ve orada birine aşık oldum. Paris’te sıkışıp kalmamak için bir yol bulmam gerekiyordu. O dönem Senegal’de el işi boncuklar satan harika dükkanlar vardı. Gümüş boncuklar, Mauritius boncukları, ahşap boncuklar… Bu güzel boncuklarla annemin mağazasında satılacak zincirler yapma fikri geldi aklıma. Sevgilimi görmek için sahile gittiğimde, o çalışırken ben boncuk dizip zincirler hazırlıyordum. Paris’e döndüğümde, zincirleri mağazada sergiledim. Kendi gözlük markamı kurana kadar geçen sürede, koleksiyonları insanlar sevdiği ve hoşuma gittiği için hazırlıyordum, sanki sadece eğleniyordum. Ama zamanla, tam açıklayamadığım bir tutkuya sahip olduğumu fark ettim. Çizmeyi, boyamayı, renklerle çalışmayı çok seviyordum. Bu yüzden kendimi tasarım dünyasında bulmam son derece doğal oldu.

İlk gözlük koleksiyonunuzla birlikte büyük beğeni toplamayı başardınız. Bu koleksiyon için nasıl hazırlanmıştınız?
Başta koleksiyonuma hazır okuma gözlükleri ekleyip zincirlerle kombinlemeyi planlıyordum. Zincirlerim oldukça feminen bir havadaydı ve sadece kelebek formundaki modellerle uyumlu bir koleksiyon hazırlamıştım. Böyle bir pazar olduğunu biliyordum. Ama aslında tasarımlarımı ‘kadın gözlüğü’ olarak görüyordum. Hemen fark ettim ki çerçeveler kaş hizasında konumlandığında yüzü yukarı doğru kaldırıyor, adeta bir lifting etkisi yaratıyordu. Bu yüzden yüz hatlarını yukarı çeken, neşeli ve feminen gözlükler tasarlamaya karar verdim. Gençlerin bile bu tarzı hemen benimsediğini gördüm ve doğru bir yolda olduğumu anladım.

Kadınlara hitap etmek sizin için neden önemliydi? Caroline Abram gözlüklerini nasıl kadınlar takıyor?
Çünkü gözlüklerim benim dünyamın sembolü. Benim için gözlük ‘takı, makyaj ve mini bir yüz gerdirme’ anlamına geliyor. Kadınların genellikle biraz ‘hüzünlü’ gözlükler taktığını düşünüyordum. Onların allık ya da eyeliner sürer gibi gözlük takabilmesini istedim. Şık ama abartısız, güzel ama tuhaf görünmeyen bir tarz yakalamalarına destek olmak istedim. Farklı yönleriyle, görünümüyle ya da sadece kadınlığıyla oynamaktan keyif alan her kadın Caroline Abram takabilir. Yapı ile çok çalışıyorum. Gözlüklerim genellikle oldukça zariftirler. Görünmez değiller ama farklı yüzlere kolayca uyum sağlıyorlar. Gözlüğün kişiyle bütünleşmesini ve nedenini bile tam anlayamadan kadını daha güzel göstermesine odaklanıyorum. Tıpkı makyaj gibi… Makyajın ‘fazla’ durmasını sevmem. Gözlükte de aynı kural geçerli. Gözlüğü değil, gözlüğün ardındaki kadını görebilmelisiniz. Benim amacım tam da bu.

Kadınları yüceltme arzunuz neden bu kadar güçlü?
Bu tamamen bir tutku. Kişiliğimin bir parçası. Küçüklüğümden beri hep uyumu, bütünlüğü arardım. Hiçbir zaman bir trendi sadece moda olduğu için takip etmedim. Elbette hepimiz gibi günlük hayatta gördüğümüz imgelerden ben de bilinçsizce etkilenmişimdir ama tarzım hep bana aitti. Hem Stan Smith giyerim hem şık bir elbise; dar da severim bol da… Kısacası kadın olmanın tadını çıkarırım. Bu sebepledir ki 60’lı yıllara hep hayranlık duydum. Kadınlar adeta birer bebek gibiydi; saçlar özenli, elbiseler canlı renklerde… Hayat dolu.

Peki koleksiyonlarınızı tasarlarken ilhamınızı nereden alıyorsunuz?
İlhamım her zaman malzemeden ya da formdan gelir. Mesela nylon… Bu malzemeyi gördüğümde ona özel bir koleksiyon tasarlamak isterim. Renk paletimle malzemeyi ‘ısıtırım’, saplara yumuşak dalga formlu kıvrımlar vererek tasarıma feminenlik katarım, hafifliğini korumak için titanyum da eklerim. Genellikle malzemeyi yüceltecek şekilde çalışırım. Avustralya’daki bir konuşmamda ilk buluşma temalı bir örnek verdim. Makyaj yaparsınız, en güzel elbisenizi giyersiniz, çantanızı ve ayakkabınızı özenle seçersiniz. Ama masaya oturduğunuzda karşınızdaki adam bütün akşam sadece gözlüklerinizi görür! Herkes çok gülmüştü ama çok doğruydu. İşte bu bana ilham veriyor. Gözlüğümü takan bir kadının aynaya baktığında kendini beğendiğini gördüğüm her an, işte bu benim gerçek amacım dediğim an. Benim yapmak istediğim bu.

Çocuklara yönelik koleksiyon hazırlamaya nasıl karar verdiniz? Size bu ilhamı veren unsurlar neydi?
Kadınların gözlüklerimle kendilerini daha iyi hissetmesini sağlamayı umut ettiğim gibi bu durum çocuklar için de geçerli. Genellikle gözlük takma fikri çocukların moralini bozar, çünkü çoğu okulda alay konusu olurlar. Bu klasikleşmiş bir klişedir. Yetişkin koleksiyonuma oldukça yakın bir çocuk gözlüğü serisini tam da bu sebeple tasarladım. Amaç, çocukluk özelliklerini koruyarak yüzleri güzelleştirmekti. Bir keresinde Caroline Abram gözlüğü alan küçük bir kız çocuğu ile tanıştım, mutluluktan uçuyordu çünkü okula gittiğinde herkes gözlüğünü çok beğenmiş ve tıpkı onun gibi göz doktoruna gitmek istemişti. Sanki ona topuklu ayakkabı satmışım gibi mutluydu. İşte yaratmak istediğim etki tam olarak bu. Gözlük takan küçük kızlarla alay edilmemeli, çünkü zaten çok güzeller.

Dünyaca ünlü bir tasarım markasının sahibi olarak sıradaki hedefiniz nedir?
Büyüme fikri herkesi heyecanlandırır ama benim bir sonraki adım için özel bir planım yok, bu durumdan da memnunum. Yıllarca konfor alanımın dışında çalıştım; işi öğrenmek, her adımı dikkatle atmak gerekiyordu. Artık tek isteğim, insanların seveceği şeyler üretmeye devam etmek. Markayla bağ kuran insanlara karşı bir sorumluluğum var. İnsani ve ailevi tarafımı korumak istiyorum. Daha da büyümek gibi bir amacım yok.

Kaynak: Pret a Voir & Lunettes Originales

Mayıs 2025

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir