İngiliz Mirası

İngiliz kimliğini özenle taşıyan William Morris London, geçtiğimiz yıl Design Eyewear Group’un bünyesine katılmasının ardından her zamankinden daha güçlü olarak optik dünyasını kucaklıyor.

Design Eyewear Group’un 2022 Sonbaharında William Morris London’ı portföyüne eklemesinden bu yana İngiliz marka ilk kez İngiltere’de 100% Optical fuarında Design Eyewear Group (DEG) çatısı altında sergilendi. William Morris London’un felsefesi ve marka özellikleri yirmi yedi yıl önce lanse edildiği zamanki kadar güçlü. Hala dinleyen, adapte olan ve standartları belirleyen bir marka. Optik dünyasında sık sık ödül kazanan ve ödüllere aday gösterilen William Morris London, sürekli gelişen özgün tasarımlarını her koleksiyonuna verdiği titiz emek ve Dna’sına işleyen İngiliz gururuyla beğenilere sunmaya devam ediyor. DEG Ceo’su Lars Flyholm ve William Morris London Kurucusu Robert Morris ile marka yelpazesini ileriye dönük olarak nasıl geliştirecekleri hakkında yapılan röportajı sunuyoruz.

DEG portföyü açısından William Morris London neyi temsil ediyor? İngiliz markayı farklı kılan özellikler nelerdir?
Lars Flyvholm: Design Eyewear Group son yıllarda pazarda tasarım mirasımıza dayanan bir konum inşa ediyordu ve bu yeni birleşmeye kadar daha çok Danimarka mirasımıza ve Prodesign, Face a Face ve Woow gibi Fransız tasarımına odaklanıyordu. Bu nedenle diğer markaları almamıza ve daha da geliştirmemize olanak tanıyan bir temelimiz ve yapımız vardı. Bu olası satın alma arayışında farklı bir şey eklemek istedik. Bünyemize ekleyebileceğimiz başka bir tasarım hikayesi ve mirası olan bir yol bulmak istedik. İngiltere ilham verici bir tasarım mirasına sahip ve portföyümüze gerçek, otantik İngiliz tasarımını ekleme fikri bizi cezbetti. William Morris London, tasarım etiketlerine odaklanan bir şirket olma yolculuğumuza katkıda bulunmak açısından bizim için mükemmel bir eşleşme. William Morris London şirketinin içine ve Robert ile ekibinin kurduğu yapıya baktığınızda, uzun yıllar boyunca inşa edilmiş çok güçlü ve net bir kimliğe sahip olduğunu görüyorsunuz. Ürün açısından ve portföyümüz açısından baktığımızda, özellikle tasarım ve fiyat noktası olarak bizim için önemli bir boşluğu doldurdu. Design Eyewear Group bünyesinde halihazırda hepsi farklı hedeflere ve fiyat noktalarına sahip dokuz markamız var. Robert, doğrudan satış açısından İngiltere pazarında çok güçlü bir varlık oluşturdu. Bu da organizasyonumuz ve dünya çapındaki ayak izimizle örtüşüyor. ABD’de güçlü bir varlığımız var ve William Morris London koleksiyonları ile bu pazara girmek için orada büyük bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Aynı şey diğer ihracat pazarları için de geçerli.

Bu birleşmenin DEG’e sağladığı avantajlardan bahsedebilir misiniz?
Lars Flyvholm: Avantajları özetlemek gerekirse, bu birleşmede gerçekten mantıklı olan dört temel unsur vardı. Çok güçlü bir kimliğe sahip bir marka olan William Morris London aracılığıyla İngiliz tasarım mirasını bünyemize kattık. Ayrıca doğru fiyat ve hedef noktası ile portföyümüze uygun bir ürün ekledik. Son olarak, Design Eyewear Group’un halihazırda çok güçlü bir varlık gösterdiği pazarlarda gerçek bir büyüme fırsatı tespit ettik.

Koleksiyon portföyünü olduğu gibi korumayı planlıyor musunuz?
Lars Flyvholm: Evet, ana William Morris London koleksiyonunu ve lüks William Morris serisi olan Black Label’ı sunacağız. Bunların yanı sıra, William Morris Gallery ile ortaklaşa oluşturulan Gallery koleksiyonu da var. Bunlar güçlü İngiliz kimliğine sahip üç temel koleksiyon. Bir de ikinci bir marka olarak gördüğümüz genç, modaya uygun ve taze bir konumlandırmaya sahip Charles Stone New York var. Robert ve İngiltere’deki ürün ekibi ve Danimarkalı ekibimizle birlikte çalışarak burada büyüme ve genişleme fırsatlarının nerede olduğuna bakıyoruz. Yakın gelecekte Gallery koleksiyonunu genişletme planlarımız var, tabii ki henüz hazırlanma aşamasında olan bir güneş gözlüğü serisiyle birlikte. Gallery koleksiyonu için bu ay içerisinde özel bir mini lansmanın yanı sıra, Ocak 2024’te koleksiyon için ek bir lansman yapacağız.

William Morris London, DEG ile birleşimden bu yana ilk kez İngiltere’de 100% Optical fuarında lanse edildi. İngiltere’deki müşterilerinizin bu birleşmeyle ilgili size yansıyan düşüncelerinden bahsedebilir misiniz?
Robert Morris: Evet, İngiltere’deki gözlükçüler ilk kez iki şirketi yan yana görme fırsatı buldular ki bence bu gerçekten muazzam bir deneyimdi. 100% Optical’da gerçekten ilginç sohbetler gerçekleştirdik. William Morris London’ı satın alan ve Face a Face veya Prodesign ile çalışmayan çok sayıda bağımsız gözlükçü var. Bu nedenle Design Eyewear Group’un bu durumu mağazalarına nasıl kanalize edebileceğini duymak isteyen çok sayıda gözlükçü ile görüştük. Ayrıca Design Eyewear Group’un, William Morris’in artık daha geniş bir ölçekte sunabileceği bağımsız optisyenlere yardımcı olmak ve onları desteklemek için nasıl bir dizi konsept oluşturduğunu öğrenmek de müşterilerimiz için önemliydi. Design Eyewear Group’un gözlükçüler için ideal bir ortak olduğunu düşünüyorum.

Lars Flyvholm: Gözlükçülere mağazalarının bir bölümünü markalarımıza ayırmaları için yollar sunduğumuz bazı programlarımız var. Bunu markalarımızın bir karışımı ile yapabiliyoruz. Bu pano programında bire bir değişim yapmalarını sağlayan bir mali teşvik var. Örneğin üç markamızdan altmış çerçeveniz varsa sizi yılda dört kez ziyaret eden bir temsilciniz olacak ve satmayanları değiştirebilecek ve panoyu optimize edebilecekler. Bu esneklik ve elbette finansal teşvik 2020’den beri Design Eyewear Group’ta sahip olduğumuz bir şey ve insanlar bunu gerçekten önemli buluyor. Ayrıca gözlükçülere yeni markalar deneme şansı vermiş oluyoruz. Tabii ki William Morris ve Charles Stone markaları da artık bu programa dahil. Ayrıca Elçi programı diye adlandırdığımız bir sadakat programı da sunuyoruz. Bu program, daha fazla satın alırsanız veya daha fazla marka ile çalışırsanız avantajlarınızı artırıyor. Şunu da eklemek isterim ki, altyapımız göz önüne alındığında Brexit’ten bu yana hiçbir sorun yaşamadığımız için şanslıyız. Bizim için her şey çok iyi gidiyor. Tüm markalar için lojistiğimiz Danimarka’dan yürütülüyor.

William Moris London’un marka geçmişinden ve geldiği noktadan bahsedebilir misiniz?
Robert Morris: 1996 yılında William Morris Eyewear adında bir dağıtım şirketi olarak başladık. Daha sonra sıfırdan kendi markamızı oluşturmaya karar verdik ve William Morris London böyle doğdu. Daha sonra, lüks ürünlere yönelik daha fazla talep olduğunu gördük ve böylece daha premium bir fiyat noktasıyla William Morris Black Label’ı kurduk. Geleneksel olarak müşterilerimizin yaklaşık yüzde sekseninin hem William Morris London hem de Charles Stone New York aldığını söyleyebilirim. Yüzde doksanı ise artık William Morris London ürünleri yanı sıra Black Label ürünleri de alıyor.

William Morris London için İngiliz kimliği çok önemli ve bu kimliği özenle koruduğunuzu görüyoruz.  Kimliğinizi nasıl oluşturdunuz?
Robert Morris: Bence ürün elbette önemlidir ancak William Morris için daha önemli olan, çerçevenin etrafındaki her şey, koleksiyonun içinde büyüdüğü tüm “İngiliz dünyası” ve özenle tasarlanmış satış noktası gibi eklentilerdir. Özellikle fuarlarda, insanların tasarımcıyla tanışması, örneğin standın görsel temelini oluşturan Londra otobüsünü tanıması marka bilincinin yerleşmesi açısından önemli olmaktadır. Bu nedenle tüm paketi canlı tutmak ve ileriye taşımak gerçekten önemlidir.

Lars Flyvholm: Amerika’da kendi ekibimiz olduğu için muhteşem İngiliz gözlükleri hakkındaki hikayenin ABD’de büyük bir başarı elde edeceğini biliyoruz. Bu konumlandırma son derece heyecan verici. Markanın bu kadar güçlü olması ve Robert’ın bunun bir elçisi olması hoşumuza gidiyor. Elbette markanın kendi başına da ayakta durabilmesini sağlamamız gerektiğinin farkındayız ve bu dengeyi bulmalıyız. Bence bu da tasarımdan, renklerle ve Union Jack gibi İngiliz detaylarıyla her zaman ayırt edici olan kampanyaların gücünden geliyor. William Morris London’ın burada gerçekten bir gücü var ve Britanya tüm dünyada inanılmaz bir tanınırlığa sahip olduğu için markanın Britanya mirasının bu yönünü korumaya ve tüm dünyaya göstermeye devam edeceğiz.

DEG ve William Morris London birleşmesi hakkındaki düşüncelerinizden ve geleceğe yönelik hedeflerinizden söz edebilir misiniz?
Robert Morris: William Morris London’un kendi başına ayakta durması gerekiyordu ve bunu hali hazırda yapabildiğini görüyorum. İngiltere’de ve dünya çapında bir marka olarak kendini kanıtladı. Elbette, Design Eyewear Group ile belki de benim götüremeyeceğim bir konuma ulaşmasını umuyorum. Sahip olduğumuz sinerji sayesinde bunun er ya da geç gerçekleşeceğine inanıyorum.

Lars Flyvholm: Elbette bu birleşmenin hem Design Eyewear Group’a hem William Morris London’a çok iyi geldiğini ve birlikte büyük başarılara imza atacağımızı düşünüyoruz.  ABD’nin yanı sıra Avrupa’da özellikle Fransa ve Almanya gibi pazarlarda da büyümeyi hedefliyoruz.

Kaynak: 20/20 Europe

Ağustos 2023

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir