Özgür Ruh, Renkli Moda
Amerikan yüksek sosyetesinde 60’ların pastel tonlardaki sıkıcı moda trendlerine, yaşam stili ve ürünleriyle rengarenk bir devrim yapan mütevazı bir moda ilhamıdır Lilly.
Lillian Lee McKim, nam-ı diğer Lilly, 10 Kasım 1931’de New York’un Roslyn kasabasında dünyaya geldi. Annesi Lillian Bostwick McKim, dönemin en büyük ve etkili enerji şirketlerinden biri olan Standard Oil Company’nin varislerinden biriydi. Standard Oil, 19. yüzyılın sonlarında John D. Rockefeller tarafından kurulan, dünya petrol piyasasını büyük ölçüde kontrol eden dev bir şirketti. Bu miras, annesinin tarafındaki serveti ve sosyal çevresiyle birlikte Lilly’ye zenginliğin yanı sıra, Amerikan yüksek sosyetesine doğrudan bir aidiyet kazandırmıştı. Babası Robert McKim ile annesi daha sonra yollarını ayırmış, annesi yeniden evlenerek bu seçkin çevredeki konumunu daha da sağlamlaştırmıştı. Lilly, üç kız kardeşin ortancasıydı ve çocukluğu; at biniciliği, yatılı okullar, bale dersleri, debutant baloları gibi ayrıcalıklı etkinliklerin içinde geçmişti. Ancak Lilly, bu görkemli çerçevenin içinde bile kendi yolunu çizme arzusunu daha küçük yaşlardan itibaren hissettirmeye başlamıştı. New York’taki prestijli Chapin Okulu’nda eğitim görürken, sınıf arkadaşları arasında dönemin önemli ailelerinden gelen genç kızlar vardı. Bunlardan biri de Jacqueline Bouvier, yani geleceğin Amerikan First Leydi’si Jackie Kennedy idi. Lilly ve Jackie’nin gençlik yıllarında kurdukları bu arkadaşlık, Palm Beach’te yeniden kesişecekti ve Lilly’nin moda kariyerindeki dönüm noktalarından birini hızlandıracaktı. Chapin Okulu’nun ardından Connecticut’taki Miss Porter’s School’dan mezun olan Lilly, Finch College’a kısa süreliğine devam etti. Ancak akademik hayat ona göre değildi. Okulu bıraktıktan sonra, Batı Virginia’da ebe yardımcısı olarak, ardından da Bronx’taki bir veteriner hastanesinde gönüllü olarak çalıştı. Bu dönemde zenginlikten uzak sade bir yaşamı deneyimleyerek, içindeki aykırı ruhu ve bireysel duruşunu güçlendirdi. Moda dünyasına adım atacağına dair o yıllarda henüz en ufak bir işaret olmasa da yaratıcı potansiyeli derinlerde şekillenmeye başlamıştı.
Lilly bu sorunu, pratik zekası ve kreatif ruhu sayesinde sıra dışı bir çözüme kavuşturdu. Terzisine giderek, rengarenk ve desenli pamuklu kumaşlardan bol kesimli ve kolsuz elbiseler diktirdi. Bu elbiseler yalnızca lekeleri gizlemekle kalmıyor, aynı zamanda onun kişisel tarzını ve yaşam enerjisini de yansıtıyordu. İlk Lilly elbisesi canlı tropikal desenleri, pamuklu dokusu ve serin tutan yapısıyla şık ama rahat bir alternatif sundu. Kısa süre içinde, meyve suyu içmeye gelen müşteriler Lilly’nin bu sıra dışı elbiselerini fark etti. Üstü başı meyve suyu içinde bir işletmeciden ziyade, renkli ve özgün bir tasarımcı gibi görünmeye başlamıştı. Lilly kadın müşterilerinden elbiselerine talep aldığında, onların ilgisini geri çevirmedi; arkadaşlarına, müşterilerine ve ardından tanıdık butiklere bu elbiselerden üretmeye başladı. Başlangıçta yalnızca pratik bir ihtiyaçtan doğan bu kolsuz ve desenli tasarımlar, Palm Beach’in zengin kadınları arasında bir statü sembolüne dönüşmek üzereydi.