REEL OPTİK
Modanın Öncüsü
Silmo İstanbul yeni doğmuş bir çocuk ancak çok hızlı bir şekilde büyüyor. Her geçen yıl ivmesi yükselen Silmo İstanbu’un üretici firmaların artmasında çok önemli bir rolü var.
Merhaba… Öncelikle kendinizi biraz tanıtarak, optik sektörü ile yolunuzun nasıl kesiştiğinden bahsedebilir misiniz?
Optik sektörü ile buluşmam 1989 yılında şans eseri gerçekleşti. Önce İngilizce dersleri versem mi diye bir yaklaşımım oldu. Daha sonra mesleğin içerisine girdiğimde bu işi çok sevmeye başladım. O zamanlar Şişli Optik’te Muharrem Bey ile çalışıyordum. Harika bir insan, sektör duayeni… Diğer bir duayen Nurhan Bey’in babası Nubar Ütücü ile çalıştım. Ondan öğrendiğim çok şey oldu. Mesleğe bir nevi aşık oldum. On beş yıl kadar başka bir duayen Fahri Bey ile çalıştım. Tabii sektörün birçok özelliğini onlardan öğreniyorsunuz. Bu kişilerle çalışmak bir okul gibiydi. Son beş altı yıldır da Reel Optik’te çalışıyorum. Reel Optik 1989 yılında kurulmuş belki de en eski mağazalardandır. Müşterisine bakış açısı olarak tamamen butik, modayı yakalamaya çalışan çok özel bir mağaza. Şubeleşmek istememiş, daha çok butik mağaza olarak devam etmeyi tercih etmiş.
Reel Optik size ne kattı? Siz Reel Optik’e ne kattınız?
Reel Optik bu işte daha ulaşılabilir birçok noktanın olabildiğini gösterdi. Daha butik işlerin yapılabildiğini burada yaşadım. Müşteri portföyünün çok daha farklı olduğunu gördüm. Sadece sağlık unsuru olarak değil, gözlüğün de artık bir kıyafet gibi kullanıldığını gördüm.
Reel Optik’in kuruluşundan ve şubeleşme sürecinden söz edebilir misiniz
Reel Optik şubeleşmeyi hiç düşünmemiş bir firma ve hala şubeleşmeyi düşünmüyor. Nişantaşı’nda kendi müşterisi ile butik olarak çalışmak istiyor. Hizmet kalitesinden ödün vermek istemediği için şubeleşmeyi düşünmüyor.
Reel Optik’in sektörel vizyonunu ve Dna’sını nasıl tanımlarsınız?
Açıldığı günden beri modayı çok iyi yakalamış, hatta modanın öncüsü olmuş firmalardan bir tanesi. 1995-1996 yıllarında çıkan beyaz çerçeveli gözlükleri ilk olarak Reel Optik satışa sunmuştur. 2000’li yıllarda çıkan faset renkli camlı taşlı gözlükler yine ilk burada yer aldıktan sonra sektöre dağılmış. Sektöre çok güzel öncülükler yapmış bir firmayız. Takı gözlükleri getirmiş. Markaların en özel koleksiyonları Nişantaşı’nda ilk Reel Optik’te kullanıcılarla buluşmuştur. Her sene kendisini bir adım daha öne taşımış bir firmayız. Özel el yapımı ağaç gözlükler, boynuz gözlükler, kişiye özel üretilmiş olan gözlükleri de ilk olarak sektörle bizim mağazamızda buluşturmuştur.
Mağazanız, moda merkezi olan Nişantaşı’nda. Bu güçlü rekabet ortamında sizi diğer mağazalardan ayıran özellikleriniz nelerdir?
Herkesin sattığı ürünü biz de satıyoruz tabii ki. Bizim farkımız hizmetimiz. Biz aynı zamanda hizmet de satıyoruz. Asıl işlemimiz satıştan sonra başlar. Müşterilerimizi zaman zaman arayıp, bizleri ziyaret etmelerini rica ediyoruz. Onlar kahvelerini içerken kullandığı gözlüğün kontrollerini yapabiliyoruz. Bu iletişimle de müşterinin ürünü doğru ve güzel kullanmasını sağlıyoruz. Ürünle ilgili eğitimleri de burada veriyoruz. Rekabetin artık bir sonu yok ve biz bununla yarışmaktansa verdiğimiz hizmetle müşterilerimizi memnun etmeye çalışıyoruz. Bizim için %100 müşteri memnuniyeti çok önemli.
Mağazanızda yer alan markaları ve ürünleri seçerken kriterleriniz nelerdir? Yani bir ürünün trend olması yeterli mi?
Bir markanın o dönem için trend olması bizim için yeterli bir kriter değil. Her zaman bir adım daha öne gitmeyi hedefleyen bir mağazayız. Ekiplerimiz var. Toptan bölümümüzdeki arkadaşlarımız sürekli yurtdışındalar. Fabrikalarda çıkan yeni ürünleri görme şanslarına sahipler. Biz de Türkiye’ye getirip sunmaya çalışıyoruz. Müşterilerimizi çağırıp size uygun gözlükler geldi, gelin mutlaka inceleyin diyoruz. Onların beğenisine de sunup seçtiğimiz ürünleri müşterilerimizin taleplerine göre yönlendiriyoruz. Her trend olan markayı mağazamızda bulundurmuyoruz çünkü bir farklılık yaratmak zorundasınız. Biz Reel Optik olarak müşterilerimizin isteğini önemsiyoruz.
Gözlük almaya gelen müşteriler marka ve model bilincinde mi geliyorlar? Yoksa siz mi onlar adına en doğru seçimi yapıyorsunuz? Bunun orantısı nedir?
Bulunduğumuz yer Nişantaşı. Nişantaşı’nda birçok model isteniyor. Birçok insan buraya marka ve model bilinciyle geliyor. Bunun oranı aşağı yukarı %65’lere kadar çıkıyor diyebilirim. Buraya geldiğinde istediği gözlük veya arkadaşının gözünde görüp beğendiği gözlük kişinin yüzüne uymayabiliyor. Bunu biz kendisine göstererek anlatıyoruz. Özellikle optik gözlük ise olması gerekenleri anlatıyoruz. Yüzüne uymayabiliyor. Odakları, burun aralıkları olmayabiliyor. Bu sebeple tavsiye ettiğimiz gözlükleri gösteriyoruz. Bizim uygun bulmadığımız bir optik gözlüğün satışını gerçekleştirmiyoruz. Güneş gözlüklerinde bazen farklılıklar isteyen müşteriler olabiliyor. Yeter ki yüzüne uyum sağlasın, herhangi bir rahatsızlık vermesin.
Herkes de bir farklılık arayışı var. Farklı tasarımcılar, farklı mağaza konseptleri hatta marjinal müşteri kitlesi. Moda dünyasındaki bu pazarlama akımı hakkında fikirleriniz nedir?
Bu farklılık hepimize yarayacak bir durum. Daha çok çoklu mağazalar dediğimiz mağazalarda bu başarı elde edilebilir. Onlar bu farkı yakalayıp birçok mağazada aynı anda müşterilerine sunabiliyorlar. Fakat bizim gibi butik mağazalarda biz bunu gerçekleştiremeyiz. Biz hizmetimiz, dekorasyonumuz ve ürünlerimizle müşterilerimize hizmet sağlamaya çalışıyoruz. Müşterimiz ne kadar memnun olursa bizim farkımız da o zaman ortaya çıkıyor.
Bu yılın trendleri nasıl olacak? Sizin favori markanız hangisi?
Bu yıl tasarım ürünler çok ön planda. Moda markası ürünlerden daha çok tasarım markalı ürünler daha çok tercih ediliyor. Boynuz gözlüklerde özellikle Maybach bizim çok sattığımız bir ürün. Fashion markalarda durum farklı. Marka koleksiyonun da ki bir model ile o yıl trend olabiliyor. Ancak hiçbir marka için bu durum süreklilik göstermiyor. Bazen koleksiyonlar kendini tekrar ediyor. Çok hızlı hareket ediyorlar bu da hem markaya hem de bize zarar veriyor. Bir markanın koleksiyonu bu sene iyiyse diğer sene kötü olabiliyor. Butik markalar dediğimiz tasarım markalar her sene kendini bir adım daha ileriye götürüyor çünkü onların amacı her şeyden önce konfor sağlamak ve kullanıcıya yakıştırmak. Aslında bu yıl belirgin bir trend durumu yok. Turkuaz rengi bu yıl çok ön planda. Hardal renkler yine aynı şekilde. Tabii ki klasikten vazgeçmeyenler için açık kahveler, fümeler, biraz daha keskin olmayan renkler ön planda olacak. Doğallık ve şeffaflık ön planda olacak. Daha iddialı, daha tarz, daha çekik, göz çukuruna oturan gözlükler ön planda yer alacak. Güneş gözlüklerinde trend her dakika değişebiliyor. Bugün bakıyorsunuz, ara dönemlerde de koleksiyonlar çıkıyor. Güneş gözlüğü kullanımının bir sezonu olmadığı için koleksiyonlar Mart ayında başlıyor, Temmuz ve Ağustos’ta yenileniyor. Favori markam ise güneş gözlüğünde Maybach’ı en öne koyabilirim. Silhouette, Mykita şu an en fazla satılan markalar arasında yer alıyor. Bunun dışında Bottega Venetta, Yves Saint Laurent, Fendi ve Dior satışı çok iyi giden markalarımız.
Son yıllarda birçok marka geri dönüşüme yatırım yapıyor. Mağazanızda geri dönüşümlü ürünler ya da markalara yer veriyor musunuz?
Biz de geri dönüşümü destekliyoruz. Müşterilerimizden eski gözlüklerini ve camlarını istiyoruz ve onları geri dönüşüme kazandırmak için topluyoruz. Bazılarını geri dönüşüm için ayırıyoruz, bazılarını ise ihtiyaç sahibi olan kişilere de göndermeyi düşünüyoruz. İkinci kez kullanılacak olan ürünü temizleyip, kullanıma hazır hale getiriyoruz. Tüm bu işlemleri ücretsiz olarak yapıyoruz.
Yurtdışında gerçekleştirilen uluslararası fuarları takip ediyor musunuz?
Bence Türkiye’deki her gözlükçüyüm diyen kişinin fuarlara gitmesi gerekiyor. Toptancı olup olmaması önemli değil. Orada ürünlerin servis ediliş şeklini, ürünleri, toptancı, imalatçı firmaları görmesi lazım.. Aşağı yukarı her sene bütün fuarlara on beş senedir gidiyorum. Toptan bölümümüz için de gidiyorum ama asıl önemli olan mağazamız. Hangi modeller daha baskın görmek gerekiyor. Ayrıca fuarlarda birkaç firma ile değil tüm firmaları bir arada görme şansına sahipsiniz. Fuarların havasının bambaşka olduğunu düşünüyorum.
Silmo İstanbul Optik Fuarı’nı uluslararası fuarlarla kıyaslarsak, konumunu nasıl tarif edersiniz?
Daha yeni doğmuş bir çocuk ama muhteşem bir şekilde büyüyor. Her geçen sene yükselen bir ivme ile yukarı doğru çıkıyor. Çok hoşumuza giden bir fuar. Evet yurtdışında fuarlar var ama biz burada niçin yapamıyoruz diye üzülüyorduk. Şimdi görüyoruz ki Silmo İstanbul sayenizde çok yükseliyor. Yeni doğmuş bir çocuk olmasına rağmen çok kısa zaman içerisinde Paris ve Milano’yu geçeceğine inanıyorum. Çünkü Ortadoğu bambaşka bir yer. Böylesi bir fuar daha önce hiç yapılmadı. Ülkemize kattığınız katma değeri göz ardı edilemeyecek boyutta. Muhteşem bir şey bu. Silmo İstanbul’un üretici firmaların sayısının artmasında ve kaliteli ürün imalatı konusunda çok önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum. Mesela biz her yıl toptan bölümde ki firmamız ile fuara katılıyoruz. Ulaşmadığımız noktalar oluyordu. Fuarda bu kişilere ve mağazalara ulaşma, tanışma, kaynaşma fırsatı sunuyor. En önemlisi de her geçen gün büyüyen bir fuar olduğu için yabancı ziyaretçilerde çok geliyor. Onlarla oturup konuşup ticaret yapabiliyoruz. Eksik ve fazlalıklarımızı görüyoruz. Yabancı ziyaretçilerin artacağını ve yabancı firmaların da fuara daha fazla katılacağına inanıyorum.
2023 itibarıyla dijital olarak yayınlanmaya başlayan 4 your eyes ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Dergi ilk çıktığında sektöre böyle güzel bir yaklaşım bizleri çok şaşırtmıştı açıkçası. Her geçen gün büyümeniz, her geçen gün optik sektörüne rehberlik yapmanıza önem veriyoruz. Dijitale geçmenize ise çok memnun oldum. Her şeyden önce artık ağaçlarımız kesilmeyecek. Dijital yayına hepimizin erişebileceğiz. Bu sayede daha geniş kitlelere ulaşacağına inanıyorum.
Ocak 2023