RAY-BAN
Gerçek Yıldız

Aviator, Wayfarer, Clubmaster ve daha niceleri… Seksen yedinci yılına doğru yaklaşan ikonik Ray-Ban, tüm dünyada güneş gözlüğü denildiğinde akla gelen ilk marka.

Güneş gözlüğü dendiğinde akıllara ilk gelen ikonik marka Ray-Ban, seksen beş yılın üzerindeki tarihi boyunca üstün tasarımı, mükemmel performansı ve kusursuz sofistikeliği ile dünya çapında edindiği yerin hakkını vermeye devam ediyor. Amerikan Bausch & Lomb şirketi tarafından 1937’de kurulan optik gözlük ve güneş gözlüğü markası, sektöre ve moda dünyasına damgasını vuran zamansız tasarım standartlarıyla başarısını her geçen yıl katlayarak alanında bir dünya lideri haline geldi. Ray-Ban’i ikonik ve trend belirleyici bir markaya dönüştüren efsanevi tasarımlarının hikayesine ve yıllar içerisinde hiç değişmeyen inovasyon odaklı Dna’sına daha yakından göz atalım…

Ray-Ban, Aviator ile doğuyor
Ray-Ban’ın doğuşu 1930’lara uzanıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1930’lu yıllarda askeri uçak tasarımının hızla gelişmesi pilotların daha uzağa, daha hızlı ve daha yükseğe seyahat etmesini sağlamasına rağmen bu gelişme aynı zamanda yeni bir sorunu beraberinde getirmişti. Pilotlar, yüksek ve hızlı uçarken karşılaştıkları yüksek parlama seviyelerinin görme sorunlarına, baş ağrılarına ve irtifa hastalığına yol açtığını bildiriyorlardı. Bu sorun doğal olarak askeri harekat için gereken yüksek seviyelerdeki çalışma kabiliyetlerini azaltıyordu. Bir çözüme ihtiyaç vardı. Aynı dönemde bir balon uçuşu sırasında güneş ışıklarından ötürü gözlerinin kamaşmasından rahatsız olan Korgeneral John McCready’in aklına gözlerini gölgeleyecek koyu renkli bir gözlük fikri geldi. Korgeneral böyle bir gözlüğün askeri pilotlar için de etkili bir çözüm olabileceğini düşünüyordu. Böylelikle Amerikan Askeri Havacılık üyelerinin parlamayı sınırlayabilecek bir güneş gözlüğü hazırlanması talebi ile Bausch & Lomb’a gitmesi, Ray-Ban’i Ray-Ban yapacak ilk tasarımı olan Aviator’un 1936’da üretilmesini sağladı. İkonik markanın zamansız Avaitor modeli 1936’da plastik çerçeveli ve yeşil camlı bir güneş gözlüğü prototipi iken takip eden bir yıl içerisinde plastik çerçeveler metal çerçevelerle değiştirildi. Ancak o dönem, ‘parlama önleyici’ teriminin bu yeni gözlüklerin cazibesini özetlemek için yeterince çarpıcı olmadığı düşünüldü. Bu nedenle ‘Ray-Ban’ terimi, havacılık bağlantısına bir selam olarak Aviator etiketiyle birlikte benimsendi.
Ray-Ban Aviator o kadar başarılı oldu ki bu gözlükleri sadece pilotlar takmıyordu. Çağdaş fotoğraflar bu gözlüklerin yüksek rütbeli subaylar tarafından da kullanıldığını gösteriyor ve Ray-Ban Aviator çok geçmeden askeri pilotların göz alıcı yaşam tarzıyla eş anlamlı olarak görülmeye başlandı. 1936’da Aviator’un icadı Ray-Ban’in ün kazanmasının başlangıcı oldu. Birkaç yıl içinde Ray-Ban’lerin kullanımı askeri kullanımın ötesine geçti ve açık havada yaşayan ve çalışan siviller de Ray-Ban Avaitor’un faydalarını görmeye başladı. Bu durum Ray-Ban’lerin premium bir ürün olarak pazarlanması trendini başlatmış ve bu trend markanın günümüze kadar süregelen tarihi boyunca devam etmektedir.

30’larda Shooter ve Outdoorsman
Ray-Ban Aviator ile yakalanan başarının ardından Bausch & Lomb özellikle tüfek kullanıcıları için tasarlanmış, yeşil veya sarı cam seçenekli Ray-Ban Shooter’ı 1938’de piyasaya sürdü. Sarı camlar özellikle mavi ışığı filtreleyerek ayrıntıları artırdığı ve bulanıklığı en aza indirdiği için kullanışlıydı, böylece kullanıcıların puslu koşullarda çalışmasını çok daha kolay hale getiriyordu. Tasarımda ayrıca, kullanıcının her iki elini de serbest bırakmasına olanak tanıyan ve Shooter’ın imza özelliği haline gelen “Cigarette Circle” adı verilen bir merkez de yer alıyordu.
Başarı hızını kesmek istemeyen Bausch & Lomb 1939’da avcılara, atıcılara ve balıkçılık meraklılarına pazarlanan Ray-Ban Outdoorsman’i tanıttı. Başlangıçta ‘Skeet Glass’ olarak bilinen bu gözlüğün belirleyici özelliği, kaş hizası çubuğu ve sap uçları için sedef ve dana derisi gibi çeşitli kaplamalardan yararlanmış olmasıdır.

Efsanevi 40’lar…
Dünya Savaşı’nın başlaması güneş gözlüğü teknolojisinin geliştirilmesinde daha fazla yenilik yapılmasını gerektirdi. Aviator hala ordu tarafından pilotlar için kullanılıyordu ve Bausch & Lomb bu yüksek performans sergileyen pilotların ihtiyaçlarını karşılamak için tasarımı geliştirmeye devam etti. Bu yeniliklerden biri degrade ayna camlardı. Degrade ayna camlar, pilotların aletlerini net ve kolay bir şekilde görebilmeleri için camın üst kısmına parlamayı azaltan bir kaplama yapılırken, alt kısmın işlenmeden bırakılması ile elde edilmişti. Özellikle savaş sırasında pilotların halk nezdindeki statüsünün daha da yükselmesiyle birlikte sivillerin hayran oldukları savaş kahramanlarına benzeme arzusu da aynı oranda yükseldi. Böylece Ray-Ban Aviator halihazırda elinde bulundurduğu popülerliğini daha da güçlendirmiş oldu. 1940’lı yıllarda Ray-Ban Aviator güneş gözlüğü, dönemin moda kültürüne nüfuz etmiş olan askeri tarzdaki görünüme uygun mükemmel bir aksesuar olarak güneş gözlüğü tarihine damgasını vurdu.

Clubmaster’ın çıkışı
İkonik markanın zamansız ve efsanevi tasarımlarından bir diğeri olan Clubmaster’ın ortaya çıkışı 1940’lı yıllara dayanmaktadır. Tasarımındaki kaş çizgisi ile dikkat çeken Clubmaster ilk olarak 1947’de değiştirilebilir köprülerden ve kaş çizgilerinden yapıldı. Clubmaster ile amaç gözlüğün boyutunun, uyumunun ve hatta renklerinin değiştirilebilmesini sağlamaktı. İnovasyona ve teknolojiye odaklı bir marka oluşunu kuruluşundan günümüze kadar sürekli kanıtlayan Ray-Ban, büyük başarıya imza atan Clubmaster’ın sunduğu yenilikler ile gözlük endüstrisinde çığır açtı. Ray-Ban, efsanevi tasarımlarından biri olan Clubmaster’ı ilk kez piyasaya sürmesinin ardından, yıllar içerisinde modeli sayısız kere revize ederek geliştirmiş; kaş hizası stilini uygulayan gözlük üreticileri arasındaki lider konumunu korumayı başarmıştır. Özellikle 1980’lerde geliştirilmiş yeni bir Clubmaster’ın ünlü Hollywood aktörü Bruce Willis tarafından dönemin popüler dizisi Moonlighting’de kullanılması efsanevi modelin önünü daha da açmıştır.

50’ler Wayfarer’ı getirdi
Savaş yıllarının zorunlu kemer sıkma politikalarından sonra, 50’li yılların yüksek cazibe dönemi olması belki de kaçınılmazdı. Aviator’ın kalıcı popülerliğine rağmen, Bausch & Lomb mevcut yeni sentetik malzemelerden yararlanmanın ve farklı bir çekiciliğe sahip bir tasarımın zamanının geldiğine karar verdi. Böylece 1952’de Ray-Ban Wayfarer doğdu. Modern kalıplanmış plastikten üretilen çerçeveleriyle Ray-Ban Wayfarer, Aviator’dan tamamen farklı bir görünüme sahipti. Çerçeveler, optik tasarımcı Raymond Stegeman sayesinde badem şeklindeki camlarla keskin sivri ‘kanatlara’ dönüşüyordu.
Hollywood’un beyaz perdesinin cazibesi hızla nihai trend belirleyici hale geliyordu ve Ray-Ban Wayfarer kısa süre içinde hem ekranda hem de ekran dışında en gözde süperstarlar tarafından kullanılmaya başlandı. 1955 yapımı ünlü ‘Rebel Without a Cause’ filminde James Dean ve daha sonra ‘Breakfast at Tiffany’s’ filminde Audrey Hepburn tarafından kullanılan Wayfarer, dünya çapında çok sayıda film hayranının tercih ettiği güneş gözlüğü olarak 50’li yıllardan itibaren gardıropları süslemeyi başardı. Böylece Ray-Ban’in köklü ve muazzam tarihi boyunca en ikonik ve en çok satan tasarımları arasında ilk üçe girdi.

Ray-Ban’de 60’lar ve 70’ler…
Altmışlı yılların başında Ray-Ban’in ürün yelpazesinde otuz model olmasına rağmen, Bausch&Lomb moda, popüler kültür ve ünlülerin hayranlığındaki patlamayla birlikte on yıl içinde kataloğunu önemli ölçüde genişletti.  Önceki modellerde olduğu gibi farklı stillerin popülaritesi onları tercih eden ünlülerden, özellikle de geniş kapsamlı etkisi olan bir gişe rekortmeni filmde yer aldıklarında büyük ölçüde etkilendi. Ray-Ban Olympian I ve II 1965 yılında ortaya çıktı. İnce kemerli metal çıkıntı, yontulmuş dikdörtgen camlarla birlikte klasik bir görünümü anımsatan Olympian, benzersiz bir şekilde çağdaş bir kenara sahipti. Model, Peter Fonda tarafından 1969’da ‘Easy Rider’ filminde kullanılarak büyük ses getirdi.
Ray-Ban Balorama 1968’de tanıtıldı ve tasarım 1971’de Clint Eastwood tarafından ‘Dirty Harry’ filminde büyük ün kazandı. Ray-Ban Meteor, Laramie, Signet gibi modellerini peş peşe piyasaya sürdüğü sıralarda Aviator ve Wayfarer Bob Dylan gibi ünlü müzisyenlerin yüzlerini süslemeye devam etti. Aviator’un daha kare camlarla yeniden tasarlanmış bir versiyonu olan Caravan da Ray-Ban’in en iyi stilleri arasındaki yerini bu yıllarda aldı.
Disko enerjisiyle dolu 70’lerde doğru kıyafet ve aksesuarları kullanma trendi daha yoğun bir şekilde hakim oldu. Artık Ray-Ban’ler kendi başlarına bir moda ürünü haline gelmişti ve dışarıda olduğu kadar kapalı alanda da takılıyorlardı. Elbette, moda kullanıcılarının gereksinimleri pratik nedenlerle güneş gözlüğüne ihtiyaç duyanlardan tamamen farklıydı ve bu da Bausch&Lomb’un moda pazarı ve spor pazarı olmak üzere iki ayrı pazara hitap etmeye başlamasına yol açtı. Moda cephesinde Ray-Ban Vagabond ve Ray-Ban Stateside ilk kez görücüye çıkarak büyük yankı uyandırdı.

Güçlü 80’ler
Efsanevi Ray-Ban’ler 1980’lerde tüm dünyayı adeta kasıp kavurmayı başardı. Diğer ikonik tasarımların güncellenen versiyonları yanı sıra Wayfarer’ın dönüşü, Clubmaster’ın güncel versiyonuyla sahneye hızlı girişi Ray-Ban’ın 80’ler moda bilincinde muazzam bir yer tutmasını sağladı. Hollywood filmlerindeki rolüyle kullanıcılardaki hayranlığı ve havalı görünme arzusunu sürekli taze tutan Ray-Ban gündemdeki yerini hep korudu. Wayfarer 1980 yapımı ‘The Blues Brothers’ ve 1983 yapımı ‘Risky Business’ gibi gişe rekortmeni filmlerde boy gösterirken, orijinal Aviator’un Tom Cruise tarafından 1986 yılı yapımı ‘Top Gun’ gibi efsanevi bir filmde kullanılması sonunda güçlü bir diriliş yaşaması kaçınılmaz oldu.
Pop kültürün de Ray-Ban’in marka değerini yüceltmesinde önemli bir rolü vardı. Özellikle Michael Jackson gibi tüm dünyayı sesiyle ve danslarıyla adeta hipnotize eden bir ikon tarafından 1984 Grammy etkinliğinde tercih edilen Ray-Ban Aviator şöhretini birkaç kat daha artırdı. Ünlü sanatçının 1987-89 yılları arasındaki ünlü ‘Bad’ dünya turnesinde Wayfarer dahil olmak üzere çeşitli Ray-Ban modellerini kullanması da ikonik markanın pazarlama stratejilerinin büyük başarısını yansıtmaktadır.

90’lardaki gerileme
Ray-Ban bazı popüler filmlerde öne çıkan tanıtımlarına rağmen 1990’larda düşüşe geçmeye başladı. Her ikisi de 1992 yapımı ‘Rezervuar Köpekleri’ ve ‘Malcolm X’, 1997 yapımı ‘Siyah Giyen Adamlar’ ve 1998 yapımı ‘Las Vegas’ta Korku ve Nefret’ Ray-Ban’i gündemde tutan gişe rekortmeni filmler arasındaydı. Doksanlı yılların sonuna gelindiğinde dikkatini farklı segmentlere yönelten Bausch&Lomb, Ray-Ban’i dünyanın en büyük gözlük üreticilerinden İtalyan Luxottica Group’a sattı.

Luxottica ile uzun başarı yolculuğu
Luxottica 2000’den itibaren Ray-Ban’in mevcut değerini ve konumunu yücelten çalışmalarına markayı zamanın trendlerine uyumlu olacak şekilde yeniden tasarlayarak başladı. İkonik Ray-Ban’i yeniden canlandıracak faaliyetlerini büyük özen ve titizlikle sürdüren Luxottica, 2003’te Ray-Ban Optical isimli reçeteli güneş gözlüklerini optimize etti. Luxottica’nın temel amacı Ray-Ban’leri premium seviyede popüler yapan kültürel köklerinden koparmadan, işçiliklerinde üstün tasarım ve detaylara gösterilen hassasiyeti eşsiz bir dikkatle harmanlamak oldu. Luxottica aynı yıl moda bilincine sahip 8-12 yaş arası çocuklar için özel olarak tasarlanmış bir güneş gözlüğü koleksiyonu olan Ray-Ban Junior’u beğenilere sundu. Bu ürün yelpazesi 2005’te hafif ama dayanıklı hipoalerjenik çerçeveleri de içerecek şekilde genişletildi.
İkonik Wayfarer 2006’da güncellendi ve fotoğraf sanatçısı Mick Rock, Wayfarer’ı modern çağa taşımak için unutulmaz bir görüntü portföyü oluşturmak üzere görevlendirildi. ‘Ray-Ban Uncut’ olarak bilinen bu yenilikçi proje için bağımsız rock müzisyenleri Peaches, LCD Soundsystem’den James Murphy, Primal Scream’den Bobby Gillespie ve The Smiths’ten Johnny Marr gibi sanatçılar yeni Wayfarer tasarımına kendi çağdaş yorumlarını kattılar. 2007’de ‘Never Hide’ (Asla Saklanma) isimli son derece zekice tasarlanmış tanıtım kampanyası, Ray-Ban kullanıcılarının kendilerini ilgi odağı haline getirmek için sadece kendi kimliklerine sadık kalmaları gerektiği konseptinden yararlandı. Kampanya, geçmişten ve günümüzden anında tanınabilen kişilikleri, sesini duyurmak ve varlığını göstermek isteyen Ray-Ban kullanıcılarıyla bir araya getirdi. Bu kampanyanın dünya çapındaki lansmanı, markanın devam eden başarısı üzerinde büyük bir etki yarattı.

Ray-Ban, 2008’de Re-masters projesi ile ünlüleri kapsayan geniş kültürünü tanıtım kampanyalarında sorunsuz bir şekilde harmanlamaya devam etti. The Kills, Black Kids, Ladyhawke, Ipso Facto ve Paolo Nutini gibi tanınmış müzisyenler, dönemin popüler Ray-Ban Clubmaster tasarımını hatırlatmak için 50’li ve 60’lı yılların cover versiyonlarını seslendirdi. Never Hide kampanyasını, 2009’da Never Hide Colorise takip etti. Wayfarer hayranları beyaz çerçeve üzerine özel kalemler kullanarak kendi benzersiz renk tasarımlarını hazırlarken, kampanyanın diğer yenilikleri arasında gözlüklerin iç yüzeylerine örneğin New York metro haritaları gibi benzersiz tasarımların basılması yer alıyordu. Ray-Ban, 2021 yılında Facebook Reality Labs ile birlikte geliştirdiği Ray-Ban Stories adlı akıllı gözlük modelini ticarileştirdi. Giyilebilir teknolojinin son trendlerini temel alan gözlük, dahili bir kamera ve bluetooth kulaklık içeriyor. Wayfarer ve Clubmaster ikonlarını yeniden yorumlayarak şanına yaraşır şekilde mega hale dönüştüren Ray-Ban 2023’te de tüm dikkatleri üzerine toplamayı başardı. Mega Clubmaster ve Mega Wayfarer ile güneş gözlüklerini zamanın ötesine taşıyan Ray-Ban’in gelecek koleksiyonları hem optik sektörü hem de moda dünyasında sabırsızlıkla bekleniyor.

Ekim 2023